Yalnızlık insana dokunur, susturamazsın kalbini…


Özlemek an’a ait bir duygu değildir; sürgün gibi filizlenir, çoğalır, güçlenir, sevginin doğal ve en değerli parçalarından biri haline gelir.

Özlemek insanın içinde yarım parçasını tamamlama içgüdüsünden kaynaklanır ve o kaynak hiçbir zaman bitip tükenmez.

Sen ona mecbur olursun; aramaya, yazmaya, çağırmaya, sesini duymaya, bir haber verme telaşına…

Kimi zaman ürpertidir; içini ısıtacak bir gülümsemedir.

Özlemek hicrana dönüştüğünde ağırlaşır; çekilmez olur, hasta eder ruhu; bir boşluktan bir diğerine savurur.

Sevmek parçalara ayrılmış kalbin içinde yaşayan bir duygunun yaşanması değildir; kanın dolaştığı her hücrede aynı şekilde ve aynı kişiye duyulan bağlanma arzusunun, onunla birlikte olma tutkusunun, özleminin ateşini her geçen gün aynı şiddette hissedebilmektir.

Sevgi değiştiriverir hayatı, yaşama arzusunu.

Ve aşk; göçebedir sonbahara…

Göçe geç kalan kırlangıç!

Yağmur, çamur, kar, fırtına…

İnsan ruhunun en temiz yerindeki en bilinmez bölgesine doğru yapılan gizemli yolculuktur.

Ne ile karşılaşacağını asla bilmediğin, tahmin bile edemediğin, ancak her seferinde daha büyük bir merak ile güne uyanıp kaldığın yerden devam etme isteğidir.

Çoğunlukla da kalabalık İstanbul sokaklarında, trafiğinde tek başına kaldığın yerdir.

Bazen bir umut…

Kimi zaman tatlı bir his…

Berrak bir günde bile ruhunun üzerini kaplayan o puslu melankolidir.

Seni kendinle baş başa bırakan, daha da uzaklara götüren coşkun bir durumdur.

Söylenemeyenlerdir; takılıp kalan, nutku tutan.

Yaşayamadıklarımızdır; içimizde çoğalan.

Göremediklerimizdir; fazlasıyla uzak kalan.

Sevmek ‘yalnızlığın hınzır uğultusu’ olduğunda çekilmez olur. Çünkü içinde oradan oraya çarparak yankılanır; hüzünlü ezgiye dönüşür.

Yalnızlık insana dokunur.

Susturamazsın kalbini…

Bilirsin.

Sevmek hayata isyandır ancak sevgiliye nispet değildir!

Sevgiliye ders verilmez, onunla birlikte öğrenilir hayatı; yaşanır.

Sevişmek, an’a ait bir tutkunun coşkun bir hazla paylaşım halidir.

Tek başına bir anlam ifade etmez, ancak yokluğu yüksek gerilime dönüşür; en güzeli aşk ile başlayan ateşin, sevgiyle bütünleşerek, aynı frekansta özlem duygusunu hissederken birleşme an’ını yaşamayı başarmaktır.

Sevgisiz sevişmek sekstir; bir ilişkinin sürdürülebilirliğini değil, tükenişini sağlar.

Seksle büyütülmüş bir ilişki her seferinde sevgiden biraz daha uzaklaştığı gibi özleme duygusuna dair filizlerin toprağa ulaşmasına engel olur.

Seksin yatağı her an terk edilecekmiş gibi kirli ve soğuktur.

Sevişmek ayıpsızdır.

Sevişmek yaradılışımızdandır; çırılçıplaktır.

Sevişmek saftır.

Sayısı, günü, haftası, zamanı, koşulu yoktur.

O an geldiğinde sadece sevişirsin.

O an peş peşe sıralandığında âşık olduğunu bilirsin.

O anın bir ömür olduğunun farkına vardığında bir sevgilin olduğunu haykırırsın!

Çok özlersin…

Ve özlemin an’a ait bir duygu olmadığı, aslında her soluk alıp verişte kalbe giden kanın yarattığı tansiyon olduğunu,  bazen düştüğünü, bazen de yükseldiğini hissedersin.

İstersin, arzulanırsın…

Gelsin ya da gelmesin onu çağırırsın.

Mesele yanında olması değildir.

Olduğu yerde bir an olsun seninle yaşayıp yaşamadığıdır!

 

(Fotoğraf, Uzay Gökerman arşivindendir Moskova’da çekilmiştir. – http://instagram.com/uzaygokerman/ )

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: