26 Temmuz 2012
Neden bu kadar gazetecilik üzerine duruyoruz, bugün konuyu bir örnekle uygulamalı hale getirelim.
20 Temmuz sabahına uyanıp eline gazetesini alan veya internet ortamında bilgisayar karşısına geçen Fenerbahçeliler 3 Temmuz gününden bu yana alıştıkları, kanıksadıkları, büyük bir ihtimalle de bıktıkları bir başlıkla karşılaştılar.
“UEFA’dan Fenerbahçe için şok açıklama; Avrupa’ya gidemeyebilir!”
Haberin kaynağının AP olması kafaları çok karıştırıyordu.
Şampiyonlar Ligi kuraları çekilmiş, Fenerbahçe Romanya’nın Vaslui takımı ile eşleşmişti ama her şey değişebilir miydi?
UEFA’nın sıfır tolerans ilkesine bağlı, ülkemizde bir kesimin neredeyse akraba oldukları İtalyan Gianni İnfantino “Fenerbahçe’nin durumunun hala netlik kazanmadığını söylerken, durumun değişebileceğini, disiplin müfettişlerinin dosyayı incelediğini, TFF’nin kulübü aklamasına rağmen, kesin bir karara varamadıklarını…” belirten bir açıklama yapmıştı.
Ülkemizde habercilik artık Haber Ajanslarından gelen bilginin servis edilmesine dönüştü.
Bugün siz de bir haber sitesi kurabilir; bir iki ajansa abone olup bu işi çok iyi yapabilirsiniz. Zaten gün içinde internet üzerinde hangi gazetenin sitesine girerseniz girin aynı haberleri okuyorsunuz.
Bunun ne kadar sıradan bir şeye dönüştüğünü üzülerek takip ediyoruz.
Artık ister istemez gazetelerin yerini facebook, Twitter gibi paylaşım araçları alıyor. Çünkü haber orada manipülatif de olsa farklı sunuluyor.
İşte UEFA Haberinin balonunu da patlatan Twitter oldu.
Kendisi de bir basın mensubu olan Ali İbrahim Balın (@iBaS7) üşenmiyor AP’de haberi yapan gazeteci Graham Dunbar’ın (@gdurbarap) peşine düşüyor.
Graham Dunbar yazısında İnfantino ile kura çekimi sırasında ayaküstü konuştuklarını ve bu Fenerbahçe’nin durumu hakkında bilgi aldığından söz ediyor.
Ali İbrahim Balın, Graham Dunbar’ın Twitter hesabına ulaşıyor. Orada gazetecinin kendi yaptığı haberi değil UEFA’nın 24 Haziran 2012 tarihinde Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’ne “…son sözün UEFA Kontrol ve Disiplin Kurulu’nda olması kaydıyla katılabilir” açıklamasının yer aldığı mesajı buluyor.
Peşinden de konuyla ilgili sorular sormaya başlıyor.
Fakat sorulan sorulara cevap gelmiyor. Kendi hesabı üzerinden verdiği mesaj; 24 Haziran tarihindeki UEFA’nın yaptığı yazılı açıklamanın korunduğu yönünde.
Açıkçası bu haberin yapım şekli bize çok da yabancı gelmiyor. AP’nin bu haberi sunmasından sonra ülkemizdeki medyanın da aynı yöntemle sorgulamadan konuyu manşetlerine taşıması da az önce ifade ettiğim medyamız gerçeğine de denk düşüyor.
Buradan benim anladığım nedir?
Graham Dunbar, nasıl oluyorsa Fenerbahçe ile çok ilgili bir spor gazetecisidir. Yine Fenerbahçe’nin durumu hakkında sabah akşam kafasını yoran, açıklama yapma ihtiyacı duyan İnfantino ile bir araya geliyor ve “ne olacak bu Fenerbahçe’nin hali?” merkezli bir sohbete başlıyorlar.
Açıkçası bu sohbeti Asmalı Mescit’te veya Nevizade’de yapmış olsalardı sanırım çok daha anonim olurdu; rakı, balık, meze eşliğinde…
Graham Dunbar’ın haberi de öyle anonim, meze, rakı kokuyor.
Peki…
İki gün önce CAS Hâkimi Kısmet Erkiner bir açıklama yaptı.
“Tahkim Kurulu’nun gerekçeli kararını okudum. Sadece bugünkü kurulun verdiği değil, Tahkim’in geçmişten beri süregelen tüm benzer davalarda verdiği kararları, içtihatları gözetip, gerekçeli karara yazmışlar… Bununla da yetinmeyip, UEFA’nın bu gibi konularda daha önce verdiği çeşitli kararlara gönderme yapmışlar. Hukuki olarak çok tutarlı bir karar. UEFA, gerekçesi böylesine güçlü olan bir kararı kabul eder. Tahkim Kurulu’nun gerekçeli kararı 1000 sayfa, ekleriyle bunun 10 bin sayfaya çıkıyor. Bu gerekçeli karar, tercüme edilip UEFA’ya gönderildi. Disiplin Kurulu da inceliyor. Bu incelemenin uzun sürmesinin altında kimse bir şey aramasın. Ekleriyle 10 bin sayfayı bulan bir kararı incelemek öyle kolay bir iş değil. Sonunda ne olur? Bence hiçbir şey olmaz. UEFA, gerekçesi güçlü olan bu kararı aynen kabul eder. Yani bu saatten sonra hiçbir şey değişmez.”
Açıkçası kimin neye inanmak istiyorsa inanır; hangi yönde beklentisi varsa oradan işaret bekler veya işaret verdirir.
Mesele medyamızın içinde bulunduğu bu ezberci, kopyacı durumudur.