Adriana Lima ile Metin Hara nasıl bir araya geldi?

Adriana Lima’nın Türkiye’deki tanınırlığı, bilinirliği malumdur. Victoria Secret’s çok güzel yüzü olmuştur, vardır, ancak bizim topraklarımızın suyundan ve havasından olacak onun yüzü, gülümsemesi, sevecenliği daha yakın bulunmuştur.

Hiç kuşku yok ki Acun Ilıcalı’nın “Var mısın yok musun?” isimli programına yarışmacı olarak dahil olması Adriana Lima’nın tüm Türkiye tarafından tanınmasında etki yaratmıştır.

Adriana Lima’nın güzelliğinin yanı sıra ulaşılması olanaksız başka dünyalara ait Tanrıça konumu da bir başka gerçekliktir.

Ne demektir ulaşılamamak?

Adriana Lima gibi karakterler öyle sokakta karşımıza çıkacak, birlikte oturup sohbet edeceğimiz türden kişiler değildir.

Hayatı bambaş yaşadıkları gibi biz onları ancak televizyon ekranlarından, telefon, tablet, bilgisayar gibi araçların çeşitli uygulamaları yoluyla takip edebiliriz.

Aşk hayatları da buna uygundur.

Örneğin Angelina Jolie ancak Brat Pitt gibi Tanrı seviyesindekilerle birlikte olur.

Adriana Lima’nın bir Türkle beraber olması, aşk yaşama ihtimali de en fazla bir zamanlar Acun Ilıcalı’nın yaklaşabileceği türden ilişkidir ancak!

Bu kadar mı?

Çok abarttık değil mi?

Aslında mesele şu; dünyanın gözleri üzerinde yaşayan ünlüler bize ait gerçeklerin dışında biraz da peri masalı kıvamında bir hayat sürerler. Bunu biraz da günlük sıradan hayatlarında yapamadıklarını gerçekleştirsin, yaşasın diye biz faniler bekliyoruz.

Böylece onların üstlendikleri rol hiç bitmiyor; bir ömür boyu süren bir filme dönüşüyor.

Bir süre sonra bu ünlülerin kendi hayatlarıyla bizim görmek istediğimiz arasındaki mesafe de açılıyor, derinleşiyor ve onlar tarafınfan şikayet edilen bir hale dönüşüyor; çünkü attıkları her adım merak ve takip edilir, sorgulanır oluyor.

Üzerlerine biçilen rolü her yerde oynamaları bekleniyor.

Fani dediğimiz kişi aslında ne yaptığının farkında; ortada bir ürün, eser var ve parayı bastırıp onu satın alıyor ya da takip ediyor.

Tanrılara ve Tanrıçalara da şu mesajı veriyor zaman zaman “böyle bir hayatı yaşamana sebep benim ödediğim para, bu nedenle sen rolünü oyna artık sana ait bir hayat olamaz, bunu sen istedin!”

Adriana Lima’nın yanında daha öncesinde bir çok kişinin tanımadığı Metin Hara isimli biri görülünce kuşkusuz bu tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de magazinin en önemli haberi oluyor.

Metin Hara kimdir ki Adriana Lima’nın sevgilisi olmaya hak kazanmıştır, değil mi?

Adriana Lima onun hangi özelliklerinden etkilenmiştir de medyanın önünde elele poz verecek duruma gelmiştir?

Her bir yana bu ilişki gerçek mi yoksa reklam amaçlı mıdır?

Reklamsa burada kimin ismi parlatılmaya çalışılmaktadır?

Adriana Lima’yı böyle bir reklamda oynamaya kim ikna etmiştir? Dünyada bu kadar karizmatik, yakışıklı, ünlü, isim yapmış adam varken nasıl olmuştur da Metin Hara ön plana çıkabilmiştir?

Adriana Lima spritüel konulara mı merak salmıştır?

Yoksa şifası Metin Hara’nın ellerine kalacak derecede hastalanmış mıdır veya daha önce hastalanmıştır da Metin Hara kimsenin bilmediği yöntemlerle dünyalar güzeline yeni bir hayat mı bağışlamıştır; yakınlaşmalarının gerisindeki gerçek bu mudur?

Bilemiyoruz.

Sadece merak ediyoruz. Zaten bu merak bile başlı başına endüstriyel bir ürün oluyor, haberi, fotoğrafı paraya dönüşüyor.

Metin Hara’nın başka yetenekleri olduğuna kuşku duymuyorum hatta onların ne olduğuna ilgi de duyuyorum. Ancak bu Adriana Lima ile ilişkisini normalleştirmiyor.

Metin Hara’nın çok iddialı planları var; Secret yasasına yore bir kişinin böyle hedefleri olması da çok iyi.

Hatta Paulo Coelho’nun Simyacı adlı eserinin ana fikri de budur; “bir şeyi tüm kalbinle istersen kainat onun gerçekleşmesi için seninle işbirliğine girer.”

Adriana Lima’nın ismi yarattığı algı bugüne kadar bize hep bir tanıtım, sunumlar ile birlikte yan yana yürümüştür.

Açıkçası birlikte yaptıkları tatil ve mavi turun da adım adım izlenmesi, fotoğraflarının bu kadar yakından medyaya servis edilmesi de çok sıradan bir şeymiş gibi görünmüyor; her ne kadar Metin Hara bunu kilometrelerce uzaktan tele objektiflerle çekildiğini söylüyorsa da.

Yeri geldiği için söyleyelim; Ayşe Arman’a verdiği röportaj çizmeye çalıştığı vizyona o kadar ters düşüyor ki okuduğunuz her cümlede belki de hiç yokken yüklemeye çalıştığınız o derin anlamlar bile yerle bir oluyor.

Simyacı romanının ana fikrine inanıyor olsanız da Metin Hara ile bir araya getirdiğinizde kainatın işleyişine karşı derin bir şüpheye düşüyorsunuz.

Adriana Lima meyveye uzandığı sırada Metin Hara’nın onu belinden tutarak öpücük kondurduğu fotoğraf karesi bir ilüzyondan mı ibarettir?

Tutkulu bir âşık sevgilisine bu şekilde mi dokunur?

Hele bir Türk!

İster istemez haddim olmayarak empati kuruyorum.

İşte o an bir şey eksik kalıyor.

Destek Medya Grubu’nun bu sene Fi’den sonra ikinci defa yazarlarından birinin sansasyonel bir şekilde gündeme gelmesi tesadüf olmayacak başka ilham verici detay olarak karşımıza çıkmasını da düşünmeden edemiyorsunuz.

Tesadüf olamayacak kadar gerçek ne olabilir?

Fi’yi okudum, Çi’yi yarıladım. Dün gece okuduğum bölümde Türkçemizde 26 harf olduğuna ilişkin bir kısım vardı. Kendi kendime bunun anlamını sordum. Acaba sıklıkla kullanmadığımız bir takım harfler, mesela Ğ gibi dışarıda mı bırakılıyordu.

Hayır orada da başka bir sorun olduğunu biliyorum.

Umberto Eco’u bilmesem, Gülün Adı, Foucault Sarkacı gibi göstergebilimin sınırlarını zorlayan eserleri okumamış olsam kuşkusuz hayatı olduğu gibi de değerlendirirdim.

Adriana Lima güzel kadın, hatta çok güzel!