Kadın ve erkek fıtratı üzerinde düşünmeye devam ediyoruz.
Şimdi biraz daha eskilere doğru kitapları karıştıralım; ilişkinin “yaradılış” öyküsünü okumaya ne dersiniz?
İlişkinin “Yaradılışı”
En eski Yaradılış yazıtlarından bir tanesi Eski Ahit‘tedir. Âdemle Havva’nın öyküsü bir ibret vesikası şeklinde anlatılır.
Tanrı, ışığı, kâinatı, cenneti-Aden’i, yeryüzü, gökyüzü, hatta tüm canlıları yarattıktan sonra, Âdem’i topraktan yapar ve Aden’de kurmuş olduğu bahçeye onu yerleştirir.
Eski Ahit’te bu bahçenin küçük bir tarifi de yapılıyor. Âdem’e de bu bahçenin bakımı görevi veriliyor. Bahçede bir sürü ağaç vardır, Âdem istediğinin meyvesinin yemede özgürdür. Ancak iyilik kötülük; karşıtların birliği farkını ayırt etmesini sağlayacak; bir anlamda bugünkü insan yapacak bir ağacın meyvesinin yemesi yasaklanır.
Sonra bir gün Âdem uykuya dalmışken kaburga kemiğinden alınan bir parça ile ona eş yaratılır; adamdan olma kadındenir. (Türkçede uygun bir anlam ifade etmiyor ancak Eski Ahit dilinde mutlak suretle bir karşılığı vardır.)
Kadın Âdem’in kemiğinden ve etinden olduğundan ikisi aslında tek beden gibidir. Birbirlerini tamamlamalarına ait efsanenin izlerini buluyoruz burada.
Aden’de çıplaklık vardır. Kadın ve erkek henüz birbirlerinden utanmıyorlardır. Üç yaşında biri erkek diğeri kız çocukgibi, saf bir bakış açısına sahiptirler.
Sonra yılan devreye girer. Kadına yanaşır. Bir şekilde aklını çeler. Âdemle kadın arasında bir fikir çatışması yaşanır. Sonunda Âdem ikna olur ve ağacın meyvesinden yerler. O an ikisi de çıplak olduklarını fark ederler. Artık ayıp yerleri vardır ve incir yaprağı ile onu örtme ihtiyacı duyarlar.
Birazdan Tanrı’nın sesi duyulur.
Âdem Tanrı’dan utanır ve bir köşeye saklanır. Tanrı ona “neden saklandığını” sorar, Âdem, çıplak olduğunu, utandığını söylemeye çalışırken, Tanrı, “çıplak olduğunu sana kim söyledi?” diye sorar. Tanrı durumu anlamıştır
Ve, Âdem’i azarladıktan sonra o güçlü hükmünü verir.
Eski Ahit’ten bu ibret vesikasını aynen okuyoruz.
Bunun üzerine RAB Tanrı yılana, “Bu yaptığından ötürü bütün evcil ve yabanıl hayvanların en lanetlisi sen olacaksın” dedi, “Karnının üzerinde sürünecek, yaşamın boyunca toprak yiyeceksin.
Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, sen onun topuğuna saldıracaksın.”
RAB Tanrı kadına, “Çocuk doğururken sana çok acı çektireceğim” dedi, “Ağrı çekerek doğum yapacaksın. Kocana istek duyacaksın, seni o yönetecek.”
RAB Tanrı Âdem’e, “Karının sözünü dinlediğin ve sana, meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için toprak senin yüzünden lanetlendi” dedi, “yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın.
Toprak sana diken ve çalı verecek, yaban otu yiyeceksin.
Toprağa dönünceye dek ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın. Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın Ve yine toprağa döneceksin.”
Âdem karısına Havva adını verdi. Çünkü o bütün insanların annesiydi.
RAB Tanrı Âdem’le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi.
Sonra, “Âdem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu” dedi, “Artık yaşam ağacına uzanıp meyve almasına, yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli.”
Böylece RAB Tanrı, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Âdem’i Aden bahçesinden çıkardı.
Böylece Âdem ölümsüzlük hakkını da kaybetmiş oldu. Cennet Bahçesi’nden kovuldular; yeryüzüne indiler. (*)
İnsanoğlunun en büyük iletişimsizliği olan kadın erkek ilişkisinin yaradılışının temelinde Tanrı’nın lanetini görüyoruz. Eski Ahit’te anlatılmış her ne varsa hepsi kadın ve erkeğin kaderine yazılmış gibi aynen yaşanmıyor mu?
Bu durumda sayfayı kapatıp “Tanrı emridir!” diyerek, yapacak bir şey olmadığı durumunu kabullenip birbirimizin başını yemeyi sürdürebiliriz.
Ama biz de o iyiyi kötüden, ayıbı ayırt edeceğimiz meyveyi yiyen Âdem’in oğlu olduğumuz için ve belki de Tanrı’nın şu sözünden aldığımız kuvvetle; Âdem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu sorgulamayı, hatta kovulmuş olduğumuz halde tekrar o Cennet Bahçesine geri dönebilme umuduyla iyi olabilmeyi, arayışımızı sürdürüyoruz.
(*) Eski Ahit