Nils Petter Molvær


Cumartesi öğle sırasında telefonum çaldığında, gecenin oldukça geç bir vaktinde bitecek bir müzik yolculuğuna çıkacağımdan henüz haberim yoktu. Eylül ayının son haftası içinde, Rusya’nın en doğusunda, Sakhalin’de çalışan bir arkadaşım, mail göndermiş ve “bu konsere gidin” diyerek sanki emir vermişti. Telefondan gelen davetle, uzaklardan gelen mesaj aynı ismi işaret ediyordu.

“Nils Petter Molvær”

Akbank 15. Caz Festivali – Yeniden Caz Mevsimi

Cazda bir çok farklı çeşidi birleştiren ve bu birleştirmeyi kendi güçlü derin “sesdünyası” içinde hiç kimseye yabancı ya da yapay gelmeyecek bir şekilde kaynaştırabilen; eritebilen, Norveçli, trompetçi, besteci, yapımcı… olarak tanıtılmış kendi internet sitesinde.

Bir müzik yorumu yapacak bilgi birikimim hiç bir zaman olmadı. Ama her zaman müzik benim bir parçam oldu. Hayatın müzik eşliğinde geçirilmesi ya da müzik gibi yaşanması gerekliliğine inananlardanım. Elbette kendime göre bir seçiciliğim var. Bununla birlikte Sakhalin’den emirler yağdıran arkadaşımın benim müzik dünyamın şekillenmesinde çok büyük etkisi olduğunu itiraf edeceğim. Emre itaatin bir tarihi var.

Kuzey Avrupalı müzisyenlerin sesdünyalarına ait notaları ayırt etmek için bir kaç dakika dinlemek yeterli olabilir. Nils Petter sahneye çıktığında çalacağı müziğin nasıl bir şey olacağını az da olsa biliyordum. Korkum, müziğin içine girmiş olan tekno – elektro karışımı bir şeyle karşılaşmaktı. Sahnede yeralan beş kişiden üçünün ellerinde bizim bildiğimiz müzik aletlerini görünce, içim rahatladı. Hele trompetin sesi bütün salona bir anda yayıldığında, kendimi 1988 Temmuz ayı, Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nun sıcak ortamında buluverdim. Tam karşımda, beş metre ötede, siyah gözlüklerinin arkasına saklanmış, iki büklüm eğilmiş vaziyette bizi kendimizden geçiren nefesi trompetine üfleyen Miles Davis duruyordu. Ya da hayatımda gördüğüm en tombul yanaklara sahip ve trompetini üflerken onları balon gibi şişiren Dizzy Gillespi.

Nils Petter modern caz yapıyor. Hatta postmodern, diyebiliriz. Fakat onun “convincing soundscapes of deep intensity”sinin “derinliklerinde” klasik, insan ruhuna hitap eden ve onu alıp götüren titreşim, bir başka duygu var. Bunu nereden çıkarıyorum; öncelikle hayatımda ilk defa ayakta izlenen bir konsere gidiyordum; seyircinin (müziksever, dinleyici diyemeyeceğim, çok üzgünüm; çünkü, oraya toplanan kalabalık, öylesine bir uğultu çıkarıyordu ki, müzisyenin işini yapmasının önüne büyük bir engel gibi dikiliyordu.) bütün konsantrasyon dağıtıcı etkisine karşın çevremde toplanan bir kaç kişi ve kendim meditatif bir duruma geçip, (üstelik ayakta) trans haline gelebilmesi için, insan doğasına uygun, onunla ahenkle birliktelik yapan bir müziğin olması gerekiyordu.

Benim için dinlenebilir müziğin ölçüsü buradan geçiyor. Önce ruhuma doğru başlayan yolculuğa izin veriyorum. Titreşimler yüreğimi kuşatıp içimde bir şeyler yer değiştirdirdiğinde, kendimi bambaşka bir boyutun içinde bulabiliyorsam, o müzik ve ondan öte müziği yaratan, benim için vazgeçilmezler arasına giriveriyor.

Kişi, tam bu noktada o müziğin içinden gelen duygunun önceleri, çözülemez ve anlaşılamaz lisanını öğrenir; sonra da bir daha bitmeyecek dostluğunu kurar.

Şu an yazıyı yazarken arka fonda “Remakes” albümünü dinlerken, Cumartesi günü hissettiğim bu  duyguyu yaşıyorum. İnsana bir çok duyguyu bir arada yaşatmayı başaran Nils Petter, bize veda ederken, dönüş yolunda bu yazıyı kurgulamaya başlıyorum.

Yazılacak, hatta imgelenecek çok fazla malzeme vardı. Fakat böylesi bir haber-yazı-yorumun da bir ölçüsü, sınırı var. Sizin duygularınız ne kadar derinleşirse, bitirmek o kadar güçleşiyor. Bu maneviyat hayatın bütün noktalarında kendisini gösteriyor. Yazma eyleminde daha ciddi ortaya çıkıyor.

Yeni Albümü ER’in tanıtımı için çıktığı turne programını gördüğümde şaşkınlıktan “vaaay” dedim. Adamın, neredeyse her gün Avrupa’nın bir ya da bir kaç ülkesinde konseri var. Geçerken türkiye’de uğramış olması ve benim gibilerle kendisini tanıştırması, bana bu yazıyı yazma sorumluluğunu yükledi.

Güzel bir sonbahar gecesi geçirdim. Paylaşmak istedim.

Etkinlik: 15. Akbank Caz Festivali

Yer: Yeni Melek Gösteri Merkezi

Tarih: 08 Ekim 2005 Cumartesi

http://www.akbankcaz.com/program.htm

Konuyla ilgili kaynak web adresi:

http://www.nilspettermolvaer.no/index.html

Bu yazı İndigo Dergisi’nin 2005 Ekim sayısında yayınlanmıştır.

http://arsiv.indigodergisi.com/arsiv/nilspetter_10_2005.htm

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: