Son seçim sonuçları bir kere daha gösterdi ki iktidarda bulunan AKP uzunca bir süre daha hükümet olmayı sürdürecek ve ülke politikalarında rol oynamaya devam edecektir.
AKP’yi bu kadar güçlü kılan şey nedir sorusunun karşılığında verilen ilk popüler cevap karşıtının, alternatifinin olmamasıdır.
Peki, alternatif nedir?
Nasıl yaratılır?
CHP veya MHP iktidar ya da hükümet seçeneği olabilirler mi?
Kestirmeden hemen şu cevabı vermek mümkündür; hayır olamazlar.
Kısaca bunun nedenlerine kafa yorup düşünelim mi?
Türkiye, görece yeni kapitalistleşen bir ülkedir. Kapitalistleşmekten kasıt kitaptaki tarifiyle söylemek gerekirse;sermaye sınıfının ülkede hakimiyet sağlaması, yönetimde hegemonal bir güç olması, kendi egemenliğine ait politikaların yürürlüğe girmesini ve bunun etkin bir şekilde belirleyici hale getirilmesidir; bütün dünyada olduğu şekliyle.
Geçmişte nasıldı?
Sermaye sahipleri hem yönetimsel, politik hem de maddi kaynak, araçlar yönünden güçlü olmadığından onların yerine bu belirleyici iradeyi bürokratik devlet aygıtı kullanıyor ve yönetiyordu.
Söz sahibi olanlar köken itibarıyla devletin kadrolarında bulunan çeşitli meslek gruplarına sahip bürokratlardı.
Mesela askerleri de bu kategorinin içine dahil edebiliriz.
Sıklıkla darbelerden, darbecilerden söz edilir; darbeci bu işi ve görevi kimin adına yapmıştır ve kimlerin güçlenmesi için çalışmıştır ve nihayetinde iktidarı devretmiştir, sorularının peşinden gidilmez.
Oysa bugün süreç böyle işlemiyor. Çok güçlü bir sermaye oluşumu var ve ülkenin her noktasında belirleyici olabilecek bir örgütlenmeye sahipler.
Zaten bu örgütün en güzel ifadesi AKP’dir.
Köken olarak nereden gelirse gelsin bugün Türkiye’de iş ve yatırım yapan girişimcilerin temel dayanak noktası AKP’dir.
Ortak bir yapıda bu kadar net bir tercih yaparak bir araya gelmeleri aslında süreçleri tanımlama ve anlamada bize kolaylık sağlamalıdır.
Hiç kuşku yok ki ülkemizin insan profilindeki muhafazakar özellikleri bu tip partilerin tabandaki oy oranını da artırmaktadır. Bunun elbette ekonomik bağlayıcılığı da olmalıdır. Realiteyi sadece muhafazakarlıkla açıklamaya çalışmak düşünmemizi eksik bırakır.
Türkiye’nin sermaye yapısı ve sahipleri bellidir; AKP’ye oy verenlerin hepsinin sermayedar olmasını iddia etmek basit bir genelleme olur.
AKP’nin temel başarısı ekonomik piramidi doğru kurgulayarak katmanlar arasındaki ilişkiyi birbirine bağımlı kılmaktır. Gruplar, sınıflar neredeyse birbirine halka halka zincirlenmiş gibidir.
Çok basit bir örnek vereceğim ancak bu günümüzdeki yapıyı da ilişkileri de tam olarak açıklamamakta sadece fikir verecektir.
Yaşı uygun olanlar hatırlayacaktır 1980’li yılların başlarında Türkiye Gazetesi bir abonelik ve dağıtım sistemi kurmuştu. Gazetenin patronu olan Büyük Ağabey kendisini seven ve destekleyen çevresiyle gazetenin en uzak mahallelere ulaşmasını sağlamıştı.
Sonra bu ilişkiler İhlas Holding’e uzanan ev aletleri satış ağının kurulmasını sağlamıştır. Bu ağ zaman içinde karşılıklı ekonomik çıkar ilişkisini de beraberinde getirmiştir.
Bu model Anadolu’nun bir çok kentinde irili ufaklı girişimcilere ilham vermiştir. O dönemlerde yeşil sermaye olarak adlandırılan şirketleşmelerin temel özelliği çok ortaklı yapıya sahip olmalarıydı.
28 Şubat bu şirketlerin üzerine yoğun baskı kurmuş, yok etmeye çalışmıştı.
Ancak ekonomik altyapı bir kere kurulup, çalışmaya başlayınca, hele belli bir sermaye birikimine ulaşınca bunu bürokratik zorla ortadan kaldıramazsınız. Zaten 28 Şubat’ın etkisi AKP’nin gücünü artırmış, büyütmüştür.
Günümüzde bu ilişkileri neredeyse kooperatif olarak anlaşılacak şekilde tarif etmek doğru değildir. Köprünün altından çok su akmış, ilk sermaye birikim ve oluşumları nitelik değiştirerek son şeklini almıştır.
Ancak öncesinde kurulmuş ekonomik bağ hala görevini sürdürmektedir.
Bu elbette modern kapitalist üretim ilişkilerine ters çok kolay anlaşılmayacak türden bir çıkar alışverişidir.
17 Aralık sonrasında ortaya çıkan olaylara ve olgulara rağmen bu çıkar sahipleri ilişkilerinin sürmesi yönünde irade ve kararlılık göstermişlerdir.
Bu sistemi CHP ve MHP’nin mevcut politikaları ve dünya görüşlerinin anlaması, çözümlemesi ve kendi yapısına uydurması mümkün değildir.
O zaman başka bir şeye ihtiyaç duyulmaktadır.
Bunu da sonra konuşalım.
http://blog.radikal.com.tr/politika/akpyi-alternatifsiz-yapan-iliskilerin-yapisi-56792