Milliyet Gazetesi’nden bir haber okuyalım.
“Dev restoran zinciri Burger King‘in Almanya‘da 89 şubesini kapatacak olması, aralarında çok sayıda Türk’ün de bulunduğu yaklaşık üç bin kişiyi işsiz bırakacak. Araştırmacı gazeteci Günter Wallraff ve ekibinin yaptığı gizli çekimler sonucunda, Yi-Ko Holding’e ait kapatılacağı açıklanan şubelerde hijyen kurallarına uyulmadığı, çalışanların ağır şartlarda işlerini yaptıkları ortaya çıkmıştı.” (*)
Bu haber ne zamandır yazmayı düşündüğüm bir konu için fırsat yarattı.
Son yirmi yılda çoğalan fast food alışkanlığı, AVM gerçeği ile bir araya geldiğinde ortaya başka bir sorun çıkardı.
Buralarda çalışan kişilerin ne kadar profesyonel olduğu, sağlık kurallarına dikkat edip etmediği, işini gerektiği gibi ne ölçüde yerine getirdiği giderek önem seviyesi artan bir durumdur.
Burger King, Mc Donald’s, KFC gibi büyük fast food zincirlerinde 8, 10, 12 saat ve haftada 6 gün vardiyalı binlerce kişi çalışıyor.
Yine, Migros, İKEA, Tansaş, Bauhous, Koçtaş, BIM, ŞOK vb. mağazalarda da öyle.
Adını anmadığımız mağazalar, dükkânlar, restoranlar kesinlikle alınmasınlar ya da kendilerini bu işin dışında tutmasınlar sadece fikir vermesi bakımından yazıyorum, çünkü sorun fazlasıyla genel ve tamamı ilgilendiriyor.
Çalışanların özlük hakları neredeyse yok seviyelerindedir.
Büyük bölümü asgari ücret alıyor, personelin önemli bir kısmı öğrenci ve dönemsel olarak çalışıyorlar, ancak öğrenci olmayanlar da hissedilir sayıda bir kitleye karşılık geliyor.
Ne kadar eğitim aldıkları genellikle müşteri ile probleme dayalı diyaloglarda ortaya çıkıyor.
Bu kişilerin yaşadığı yerler de şehrin fazlasıyla kenar mahalleri oluyor.
Çünkü gelir seviyesi de ister istemez yaşam şartlarını belirliyor.
Hal böyle olunca da doğal olarak beklenen şeyler bir türlü sağlanamıyor, yerine gelmiyor.
Örneğin yukarıda ismini andığım birkaç mağazada veya fast food dükkânında karşılaştığım çok rahatsız edici bir şeyi burada yazabilirim.
Üstelik bu birkaç istisnadan ibaret değil, tam anlamıyla sürekliliğe sahip istikrarlı bir durumdur.
“Çalışanlardan gelen ağır ter kokusu.”
Düşünün bir yemek siparişi vereceksiniz veya bir hizmet almayı bekliyorsunuz karşınızdaki çalışandan öyle rahatsız edici bir koku geliyor ki içinizde yemek arzusu kalmıyor.
Böylesine ağır ter kokan, kendi bakımına özen göstermeyen bir kişinin size hazırladığı yemeyi ne kadar sağlık kurallarına dikkat ederek sunduğuna inanabilirsiniz ki?
Böyle bir durumla karşılaştığınızda ve şikâyet ettiğinizde firmanın müşteri hizmetlerinden aldığınız ilk tepki mağazanın adını öğrenmek isteği oluyor.
Sanki mesele sadece o mağazayla ilgili ve sınırlıymış gibi; oysa çalışanların durumu, ortam, şartlar genele aittir; tamamıyla da gelir ve mesleki eğitimle bağlantılıdır. Ben burada ter kokan bir çalışanı küçümsemiyorum ya da sorumlu tutmuyorum; elbette kişi öncelikle kendisini bilecektir ancak binlerce çalışana sahip bir işletme hele gıda ile bağlantılı iş yapıyorsa elemanlarının giyiminden, sağlık durumuna kadar bütün detaylarını takip ediyor olmalıdır.
Milyonlarca dolar ciro yapan parayı nereye koyacağını bilemeyen bu büyük mağazalar zincirlerinin (günde 8, 10, 12 saat, haftada 6 gün çalıştırdığı) elemanlarına resmi rakamlara göre açlık sınırının (1.100 TL) altında maaş vermeleri tam anlamıyla insanlık dışı bir uygulamadır.
Gelir dağılımındaki bu eşitsizliğin giderek artmasıyla önümüzdeki dönemde çok daha büyük sorunlar oluşacağına yönelik uyarılarımız bir kehanet değildir.
Akıllı telefonların özellikleri sayesinde her detayın anında sosyal paylaşıma sunulduğu günümüzde sorunlar bu mağazaların gözüne gözüne sokuldukça kuşkusuz bu durumdan büyük zararlar göreceklerdir.
(*) http://www.milliyet.com.tr/burger-king-de-skandal-subeleri/dunya/detay/1974056/default.htm