Türkiye’nin tercihleri, kazananları, kaybedenleri…


24 Haziran seçimlerini de tamamladık. Ortaya birbiriyle çelişen, anlamaya muhtaç bir çok sayısal veri çıktı.

Nedir bu sayısal veriler şimdi önümüze koyalım düşünelim.

2018

Erdoğan 2014’te tek başına girdiği Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı oyu Cumhur Koalisyonuyla %1’e yakın bir yüzde ile artırarak çıktı.

MHP, 1 Kasım 2015’te aldığı oyu hemen hemen koruyarak 24 Haziran’da sandıkta bana göre zafer aldı.

MHP tabanından koparak İYİ adı altında Partileşen Akşener neredeyse MHP kadar oy almasına karşın Cumhurbaşkanlığı yarışından %2.6 kadar geride kaldı.

Demirtaş 2014’te aldığı oydan %1,5 daha az alarak %8,2’ye ulaştı. HDP, Demirtaş’tan %3,14 fazla oy toplamayı başardı ve Meclis’e tekrar 66 vekil soktu.

Ve CHP…

1 Kasım seçimlerinde %25,3’le sandıktan çıkmasına karşın dün İnce’nin %30,8 oy rüzgarına rağmen %22,74’ye kadar geriledi.

Sayılardaki ufak tefek oynamalara takılmayın, hiçbiri resmi sonuç değil.

Öncelikle şu tespiti yapalım 1983’te yapılan ve %10 baraj sınırı koyulan seçimlerden bu yana ilk defa milletin oylarının heba olmadığı bir seçim yaşandı diyebiliriz.

Oranlardaki sayısal dengesizliklerin temelinde de seçim ittifaklarının yattığını söylersek yanılmış olmayız diye düşünüyorum.

Şöyle ki;

Erdoğan ile AKP arasındaki -%10,17,

İnce ile CHP arasındaki -%8,06,

Akşener ile İYİ arasındaki %2,68,

Demirtaş ile HDP arasındaki 3,14 oy yüzdesi…

MHP’nin 1999 senesinde aldığı %18’den sonra 24 Haziran seçimlerinde MHP+İYİ’nin %21,26 oranına ulaşması sosyolojik olarak bu kadar kısa sürede değişim göstermesi beklenmeyecek türden hareketlerdir.

MHP ve İYİ Partililer şöyle bir yanılgıya kapılabilirler, “keşke seçimlere ittifak yapmadan girseydik, o zaman Meclis’te çok daha güçlü temsil edilebilirdik.” Kuşkusuz bu sorunun cevabını vermek bu sabah itibarıyla mümkün değil.

Ancak bu seçimlerin ve ittifakların MHP ve İYİ Partilerine yaradığını, AKP ve CHP’ye kaybettirdiğini belirtmemiz gerekiyor.

Bu gerçeği yaşadıktan sonra güçlü partilerin diğer partilerle “ittifak” kurmasını tekrar tekrar değerlendirmesinin kendisi için yararlı olacağını hatırlatmakta yarar var.

ER

Siyaset sosyolojisi bakımından Erdoğan’ın girdiği bütün seçimleri kazanması Türkiye’de son 16 yılda yapmaya çalıştığı yapıyı kurduğunun tipik göstergesi olarak önümüze çıkıyor.

Bununla beraber AKP’nin oylarını koruyamaması, milletvekili sayısında Meclis’te çoğunluğu yitirmesi aslında 15 Temmuz’dan bu yana adı konulmamış bir şekilde devam eden koalisyonu Türkiye’de resmen devreye sokacaktır.

MHP’nin kilit parti konumuna gelmesi, Bahçeli’nin İYİ Parti ve Akşener hamlesine karşın koltuğunu koruması bir Türkiye fenomeni olarak ilginçtir.

Koalisyon bize uzun zamandır unutulan uzlaşma, müzakere kültürünü tekrar hatırlatacaktır. Buradan kazanılacak derslerin iktidara kendini “kaybedenler” olarak hissedenlere karşı tutumunda farklı yaklaşımlara dönüştürmesini sağlar mı hep beraber izleyeceğiz.

Gelelim CHP’ye…

Şu bir gerçek ve üzülerek ifade etmem gerekiyor ki modern dünyanın hiçbir gerçekliğine karşılık gelmiyor.

Seçimlerden önce de yazmıştım siyaset bir şeye karşı olarak yapıldığı sürece kazanılamaz.

Bir siyasi partinin seçmenine iktidara geldiğinde ne yapacağını anlatması şarttır.

Tüm kurgunun “Erdoğan’dan kurtulmak” üzerine oturtulması rasyonel değildir; çünkü Erdoğan daha büyük kalabalıklara hem geçmişte yaptıkları hem de söylemleriyle ekonomik gerçekleri anlatmaktadır.

“İlk turda Erdoğan’ı %50’nin altına tutalım, ikinci turda da oradan üç, buradan beş oyla seçimi kazanırız” stratejisiyle kazanmanın da doğru olduğunu düşünmüyorum.

CHP, 2014 yılında MHP ile ittifak kurdu kazanamadı, MHP üç sene sonra saf değiştirdi, fikren çok da yabancı olmadığı bir yerde kendisini konumlandırdı.

İYİ Partinin MHP’den ne farkı olduğunu, yarın onun da dönemin koşullarına uygun şekilde MHP gibi hareket edip etmeyeceğini CHP nereden biliyor?

Sorun matematiksel denklemler aramak değildir.

CHP bugüne kadar o matematiği kurmaya çalıştığı tüm seçimleri kaybetti, diğerleri kazandı.

Seçimler güçlü siyaset ve çağa uygun düşüncelerle kazanılır.

AKP bize nasıl bir parti olduğunu ve neyi temsil ettiğini gösteriyor.

Mesele onun yaptığı işi daha iyi şekilde yapmak değil; başka bir şey yapacağını kitlelere anlatabilmektir.

CHP yıllardır bu sorumluluktan kaçıyor. Partisini değiştirmek, dönüştürmek ile ilgili yapılması gerekenleri sorgulamıyor.

Oysa 21. yüzyıldaki ilk seçimlerde böylesi bir potansiyel vardı.

Muharrem İnce ile CHP arasındaki oy farkı CHP’ye verilmiş çok önemli bir uyarıdır.

CHP yeni dönemde bir seçim yapmak durumundadır; ya gerçek bir sosyal demokrat/sol partiye dönüşmenin fikirsel yollarını arayacak ya da elindeki tüm değerleri teker teker kaybedecektir.

MHP, İYİ ve HDP’nin seçmenine bu kadar kolay bir şekilde ulaştığı bir ortamda CHP’nin muhalefette gerilemesi akıl alır gibi değildir.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: