Dün öğle saatlerinde Twitter’da Ahmet Ercanlar bir seri tweet attı. Yazdıklarının konusu Fenerbahçe-Beşiktaş maçı üzerinden yürütülen pozisyonlara MHK Başkanı Zekeriye Alp’in müdahil olup hem hakemi hem VAR hakemini çağırarak acil toplantı yapılmasının detaylarıydı.
Tüm bunlara nasıl ulaştığı, konuşulanları nasıl öğrendiği sorusunu gazetecinin meslek sırrıdır diyerek bir kenara bırakıp, olayın boyutları üzerine düşünmeye çalışacağım.
Öncelikle şu tespiti yapmalıyız.
Fenerbahçe-Beşiktaş karşılaşması geçmiş dönemlerle kıyaslanmayacak derecede bir derbiye yakışan ortamda oynanmıştır. Maç esnasında pozisyonlar yaşanmış ve geçmiştir. Sahada, gelişen ve sonuçlanan pozisyonlara Beşiktaş tarafından kamuoyunun dikkatini çekecek derecede bir itiraz görülmemiştir.
Maçın hemen sonrasında yayıncı kuruluşun kameraları karşısında da ne futbolcular, ne teknik direktör bir tepki göstermiştir.
Ancak karşılaşma oynanırken ve sonrasında bazı eski hakemlerin sosyal medyada ve ekranlarda ortamı geren, kafa karıştıran yorumları olmuş, zaten ne olduysa bundan sonra gelişmiş, Beşiktaş tarafından da bir dizi açıklama yapılmıştır.
Hep şuna dikkat çekmeye çalışıyorum.
Hakemlerin dünyasını onlar işlerini yaparken değil, mesleklerinden emekli olduktan ve yorumcu tarafına geçtikten; pozisyonları ne şekilde tarif ettiğini ve eleştirdiğini takip ettikten sonra anlamak mümkündür.
Hakem yorumcusu meslektaşını; kafası rahat değil, karışık, iyi niyetli değil gibi fazlasıyla kasıt unsuru içeren ithamlarla yargılarken acaba bize görevini yaparkenki durumunu mu göstermektedir?
Bunlar iyi tarafları, bir de net bir şekilde maçı bir taraftan alıp, diğerine vermekle suçlayanlar var, isim vermek istemiyorum, siz bunları biliyorsunuz, bunların durumu bana göre çok daha vahim.
İnsan ister istemez yorumcu pozisyonlarında hangi görev üstlendiklerini sormadan edemiyor.
Bence sizde bu soruları her seferinde sorarak yorumlarını değerlendirin.
Buradan Zekeriya Alp’in düzenlediği acil toplantıya geçmemiz ilişkilerin ne boyutlarda geliştiğini anlamak bakımından biraz daha önemli olabilir.
Soru şu; hakemlerin kafası neden karışık?
Cevap:
Hangi meslekte olursanız olun, her ne iş yapıyorsanız amiriniz pozisyonundaki kişi size böyle bir soru yönelttiğinde ertesi gün mesleğinizi hangi duygu ve düşüncelerle yaparsınız?
Türkiye’nin gerçek sorunlarından en önemlisini Steve Jobs şöyle ifade ediyor.
Peki gerçekte amaç zeki insanlar bulup onların bize ne yapacağımızı söylemelerini istemek değil de sıradanları seçip onların ne yapması gerektiğini söyleyerek gerçekte hedeflediğimiz sistemi kurmak olabilir mi?
Ahmet Ercanlar’ın aktardıkları birebir doğruysa zaten hedeflenen direkt olarak bu kapıya çıkıyor.
Aklımıza başka bir soru gelmeli bu durumda; söz konusu toplantı tarihte ilk midir yoksa aslında yıllardır her kritik maç öncesinde ve sonrasında programlı olarak yapılan bir ritim midir?
Fenerbahçe bir süredir rahatsız olduğu bir durumu soruyor; “bizim maçlarımızda lehimize hata yapan ya da karar veren hakemler bir sonraki hafta istisnasız dinlendirilirken, aleyhimize yapılan hatalarda hakemler görevlerine neden devam edebiliyorlar?”
Cevap:
Buradan hakemler kendilerine nasıl bir ders çıkarırlar?
Hayatlarının normal seyirde devam etmesi mümkün müdür?
Bütün bu açıklamaların, toplantıların Fenerbahçe’nin maçlarına rastlaması hayatın olağan normallerinden midir yoksa sistem buna göre mi kurulmuş ve çalışmakta, düzenin dışına çıkanlar cezalandırılmaktadır?
Tüm bunların aslında nasıl işlediği konusunda hepimizin yeteri kadar fikri oldu. Bundan sonra aynı sürecin devam etmesine izin mi vereceğiz yoksa değişmesi için bugüne kadar alışılagelene artık daha net bir şekilde karşı mı duracağız?
Mesela Zekeriya Alp gittikten sonra yerine Yusuf Namoğlu’nun gelmesine seyirci kalmak gibi?
Ne dersiniz?
Uzay Gökerman 