Devam ettirmek, istemek, direnmek, tutunmak çok önemli.


Fenerbahçe için bu sezon birkaç defa pozitif ayrımcılığa kaçacak yorumlar yaptım; sonuncusu Rizespor karşılaşmasıydı. Aslında çok önemli bir galibiyetti ancak takım olma özelliğini kullanamadığı için hem baş aşağı yuvarlandı, hem teknik direktörünü kaybetti hem de taraftar ile yönetim arasına büyük bir mesafe girdi.

İsmail Kartal önceki gün “tek başına” medyanın önüne çıktı ve kişisel bir ricada bulundu.

“Karşılaşmanın sonuna kadar takımı destekleyelim, moral bozacak bir ses çıkarmayalım.” Dedi.

Samimiyet ve içtenlik her zaman kazanır.

Fenerbahçe tribünlerinden bu ricaya olumlu karşılık gelmesi de taraftarı için takımın ne anlama geldiğini görmek bakımından önemliydi.

Bu açılan yeni sayfada kuşkusuz iyisi, kötüsü, olumlusu, olumsuzu ile artıları ve eksileri yaşanacaktı öyle de oldu.

Sezonun ilk hazırlık maçından bu yana Fenerbahçe karşılaşmaların 90 dakikasının tamamını oynama becerisi gösteremiyor.

Bazen ilk yarılar kiminde de ikinci yarılar heba oluyor, harcanıyor.

Altay karşısında da ilk yarı genel anlamda kadro yerleşimi bakımından çöpe atıldı.

Yine kolay bir gol yendi. Böyle golleri ligerinde ancak puan sıralamasının sonundaki takımlar yiyor.

Szalai’nin Rizespor maçında sol kanattan yaptığı 2 asist kafalarda “acaba savunmanın solunda oynar mı?” sorusunu sordurmuştu.

Bu sorunun cevabını Vitor Pereira da merak etmiş olmalı Beşiktaş maçına hatırlarsanız Macar oyuncuyu sol kanatta denedi.

Ve olmadı! Ne hızı ne oyunculuk özellikleri Attila’nın solda oynamaya uygun olmadığını aslında o karşılaşma bize gösterdi.

İsmail Kartal buna rağmen Altay karşısına Macar oyuncuyu tekrar orada görmek istemiş olacak maça bu dizilişle çıktı.

Fenerbahçe’nin sezon başından bu yana hücum ve mücadele gücünü temsil eden Osayi ve Ferdi’yi de sağ kanatta arka arkaya koyarak başladı.

Osayi’nin önü kapalı kaldığında futbolculuk özelliklerinin büyük bölümünün dar bir alana sıkıştığını artık görmek, anlamak gerekiyor. Umarım bu karşılaşma İsmail Kartal’a net bilgiler vermiştir.

İkinci yarıya İsmail Hoca çok doğru hamleler yaparak başladı.

Sol kanat oyuncuları kenara alındı; Attila ve Pelkas. Onların yerine Nazım ve Valencia girdi.

Futbol kamuoyunda yanlış bir algı olmasın; bu maçın içindeki düzen değişikliğiydi bu. Çıkan oyuncuların oynamayı hak etmedikleri anlamına gelmiyor.

Kim ve Szalai pekala tandem başlayabilirdi. Tercih böyle oldu.

Ferdi sol beke, önüne Valancia; Nazım orijinal yerine ve Osayi de onun önüne geçti.

İlk yarıya da sağ kanatta bu oyuncuların güzel paslaşmalarıyla gol pozisyonuna girerek başlanınca hava değişti.

İlk yarı işlemeyen sol kanat bir anda çalışmaya başladı.

Orta alanda Crespo ve İrfan Can’ın yüksek arzulu ve kazanmayı talep eden oyunları da kanat akınlarına eklenince maç döndü.

2-1 bitmesi aslında bu karşılaşmanın hakkı değildi; daha yüksek bir skor olması şaşırtmazdı.

46. dakikada Valencia kale ağzında dokunamadı, Ferdi ve İrfan Can’ın taşıdığı topa 53’te ceza sahasının ortasından vuruşu kalenin üzerinden dışarı çıktı.

62’de bu sefer sağ taraftan Serdar Dursun kaleyi yokladı.

75’te İrfan Can bire bir de kaleciyle karşı karşıya kaldı, üstünden aşırmak yerine geçmeye çalışınca pozisyonun tehdidi kayboldu.

Son bölümde de Osayi’nin yarattığı bir pozisyon vardı.

Bir 45 dakika içine sığan 4-5 etkili atak elbette takımın iştahını da yükseltti.

Takım oyunlarında bu iş böyle döner.

Pozisyona girmeyi başarma bir sonrakini yaratma motivasyonunu artırır.

Maçın gollerinde İrfan Can büyük katkı verdi. Zaten kimse bu oyuncuların yeteneklerinden şüphe duymuyor. Yeter ki bu potansiyeli kinetik enerjiye dönüştürmeyi başarsınlar.

Ancak Fenerbahçe’de üç oyuncuyu ayrı bir yere yazmak gerekiyor.

Dün Osayi rakip takımın kafasını karıştıracak şekilde oynadı.

Ferdi de çok iyi mücadele etti.

Ve Crespo. Galatasaray’a attığı son dakika golüyle Fenerbahçelilerin kalbinde bambaşka yere gelen oyuncunun bu karşılaşmada orta alandaki dinanizmi çok önemliydi.

Hep böyle zamanlarda yazıyoruz; bir kırlangıçla hele böylesi soğuk bir Ocak ayında bahar gelmeyeceği çok açık. Ancak İsmail Kartal bu takımı yeniden bir araya toplayabilecek umut olabilir. Peşini bırakmamak, devam ettirmek, istemek, direnmek, tutunmak çok önemli.

Hafta sonu çok yüksek rakımda, fazlasıyla da soğuk olması muhtemel bir Sivasspor maçı oynayacaklar.

Trabzonspor’un da İstanbul’a Galatasaray deplasmanına geldiği hesap edilirse sezona yepyeni bir heyecan için “neden olmasın?” diyebiliriz.

Yorum bırakın