Fenerbahçe kazanma serisini sürdürüyor; bu şekilde hem taraftarlarını heyecanlandırıyor hem de takım içinde o yıllardır çok ihtiyaç duyulan birlik beraberlik duygusunu pekiştiriyor.
Sezon başında bunun önemi ve değerini konuşmuştuk.
Kazanmanın ne kadar güç olduğunun her karşılaşmada tekrar tekrar yaşandığı bu dönemde çok da iyi oynamadan seriyi devam ettirmek hem avantaj hem de ilerisi için bir yerlere yapılan puan rezervi olmayı sürdürüyor.
(Gaziantep FK, Samsunspor ve Ankaragücü gibi) Antalyaspor maçının da çok zor geçeceği daha birinci dakikadan itibaren kendisini ortaya koydu.
Cengiz Ünder’in sakatlanarak oyundan çıkması ister istemez maç öncesinde yapılan planları bir bakıma alt üst etti.
8+3 denklemi her takım için bir matematik problemi olacaktır.
Fenerbahçe geçmiş senelerde kalesindeki yerli opsiyonu ile bu denklemi çok daha yumuşak geçiştiriyordu. Livakovic ile birlikte bu denklem artık çok önem kazandı.
Ferdi’nin tartışılmaz ilk isim yazıldığı ortamda ikinci yerli ismin Cengiz Ünder olacak şekilde bir kadro planlaması yapıldığını söylemek çok zor değil sanırım.
İsmail Yüksek’in oynamadığı her durumda Serdar Aziz’e bir adisyon açılacağını da tahmin etmek…
Ancak Milli maçlardan da gözlemledik Cengiz Ünder hiç hazır görünmüyor ve onun yerine oynayan İrfan Can’ın formaya çok daha yakın olduğunu ifade edebiliriz.
İrfan Can, Fenerbahçe’ye geldiği günden bu zamana ilk defa bir takım oyuncusu gibi oynamaya başladı. Bunda en büyük etkenin de Tadic ve Dzeko profesyonellikleri olduğu çok açık!
Biz bu tecrübeyi Pierre van Hooijdonk geldiğinde de yaşamıştık; Hollandalı oyuncu sadece oyuna değil, takımın tamamına hem liderlik etmiş hem de profesyonel duruşu ile etkilemişti.
Böyle transferlerin katkısı da işte bu şekilde yansıyor.
Fenerbahçe’nin her maçında bunun üzerinden tekrar tekrar geçeceğimizi de şimdiden söyleyebiliriz.
Karşılaşmanın Antalyaspor’un golüne kadarki ilk 30 dakiklık bölümünde ev sahibi takım adına olumlu tek bir pozisyon bile yoktu ve gol bağıra çağıra “geliyorum” diyordu.
Zaten son yıllarda Fenerbahçe böyle skanslarda hep gol yedi.
Sorun şuydu; yıllardır her sezon kadroya en az 6-7 oyuncu gelirken bu tekrarlar neden yaşanıyordu?
Burada elbette Antalyaspor’un hakkını Nuri Şahin özelinde teslim etmek gerekiyor.
Giderek bir “teknik direktör” takımı haline gelen Antalyaspor’un kadroya katılan yeni transferlerle birlikte özellikle deplasmanlarda büyük takımlara sorun yaşatma potansiyeli olduğunu dün bize göstermiş oldu.
Kuşkusuz aynı tempo ile 90 dakika oynaması çok zordu zaten 70’ten sonra dakika dakika düştüler.
Fenerbahçe’deyse 1-0’dan sonra panik ve kriz olması beklenirken yine Tadic ve Dzako kişiliklerinde olaya hakim olma profesyonelliği ile ilk yarıyı hiç değilse berabere kapatmasını bilen bir beceri vardı.
İlk yarı Fenerbahçe’yi zorlayan topla çıkamama, oyun kuramama, pas yapamama sorunlarının merkezinde kuşkusuz orta saha kurgusu ile birlikte “6” numara polemiği sürüp gideceği benziyor.
Burada bir paragraf da belki Fred için açabiliriz. Soru şu; Fred’in kalitesini konuşmak zaten mümkün değil ama hazır mı?
Cengiz Ünder ile birlikte takıma dahil olan Fred, Miha Zajc gibi sezon başı kampında olmayan oyunculardan.
Ayrıca geçtiğimiz yıllarda forma giydiği Manchester United’ta hiç ilk 11 oyuncusu değildi. Bu ister istemez oyuncunun ana aktör veya faktör olduğu pozisyondan uzaklaşmasına neden olan etkenlerden biridir.
Oysa ne Tadic ne Dzeko ne de Szymanski bu şekilde geldiler.
Fred karşılamaları oyun bilgisi ve aklıyla idare ediyor gibi görünse de %100 maça katkı sağlayamıyor.
Ne zaman rakip düşüyor veya Fenerbahçe usta ayaklarıyla maça hükmetmeye başlıyor oyunun bu bölümlerine etki etmeye başlıyor.
Diğer taraftan Miha bir 6 numara olur mu sorusunun cevabını tek maçla anlamak veya vermek de kolay değil.
Zajc sezon başı kampında olmayan aslında ilk planda düşünülmeyen oyunculardan biriydi.
Kuşkusuz Crespo gibi.
Bu hafta itibarıyla İsmail ile birlikte ismi geçen bu oyuncular 6 numaranın alternatifleri haline geldiler.
İsmail Kartal Türkiye’de işlerin genel anlamda yürümesinde olduğu gibi oyuncu grubunun toplamı ve ortalamasından bir oyun planı, düzeni oluşturacak.
Miha, İsmail ve Crespo’nun herbiriyle başka oyunlar ve sorunlar olacak.
Takım bunu belli bir ortalama planla dengelemeyi başardıkça belki de sorun olan şey ortadan kalkacak veya Ocak ayı sabırsızlıkla iple çekilecek.
Bunu yaşayarak tecrübe edeceğiz.
Ancak dünkü maçın ilk yarısı için bu merkezdeki sorunun etkisini böyle not edebiliyoruz.
İkinci yarı Antalyaspor’un beklenen düşüşü ile birlikte işlerin yavaş yavaş yoluna girmesiyle birlikte Fenerbahçe maçı kazandıracak oyunu oynamaya başladı.
Gerçekten şunu bir kere daha belirtelim; Fenerbahçe’nin ileride oynayan futbolcuları hücum aksiyonlarında çok gösterişli işlere imza atıyorlar.
Tadic ve Dzeko’nun aralarında telepatik bir iletişimleri varmış gibi yaptıkları hareketlerinden her seferinde bir gol aksiyonu çıkıyor.
Szymanski de her maça katkı vermeyi sürdürüyor. Attığı gol sadece Antalyaspor’un onu demarke bırakmasıyla açıklanırsa haksızlık olur. Pozisyon almayı veya boşa çıkmayı çok iyi bilen bir oyuncu olduğunu her seferinde bize gösteriyor.
Osayi için Ankaragücü maçı sonrasında (eksikleriyle birlikte) övgü dolu cümleler kurmuş, konuşmuştuk. Oyuncu formayı bırakmayacağını Antalyaspor karşısında da bir kere daha ilan etti.
İşler bu sefer yolunda gitmeye devam ediyor. 6 Avrupa 4 Süper Lig; 10’da 10.
Fenerbahçe’nin en fazla ihtiyaç duyduğu şey de tam buydu!

