Avrupa maçlarının kendine göre bir havası, taktiksel kurgusu vardır. Eskiden takımlarımız bu farkı ayırt edemedikleri için istenen sonuçları alamazlar, çok iyi oynadıkları karşılaşmaları bile kaybederlerdi.
Uzun zamandır bu durum değişti; Avrupa maçlarını daha iyi oynayabiliyor, en azından istenen sonuçları alabiliyoruz.
Dünkü mücadeleyi öncelikle bu gözle değerlendirmemiz gerekiyor.
Çünkü biliyorum ki özellikle ikinci yarı oynanan futbol taraftarı memnun etmemiştir.
Ancak Fenerbahçe’nin maalesef her sezon olduğu gibi yine “zamana ve sabra” ihtiyacı olduğu çok açık bir şekilde görülüyor.
Tedesco ilk yarıda sonuç alıp, ikinci yarı rölantide bir taktikle takımını kontrol altına tuttu diyebiliriz sanırım.
Sonuca etki eden tüm oyuncularını 60. Dakikadan itibaren değiştirmesi de bunun bir ifadesiydi.
İlk yarı çok koşan ve oyunu hiç durdurmadan oynayan, rakiple mücadele eden bir Fenerbahçe vardı.
Çok erken gelen gol takımın üzerindeki gerilimi alırken; Kerem’in de kendine gelmesini sağladı.
İkinci golle birlikte o da üzerindeki ölü toprağını attı, diyebiliriz.
Her iki gol de tipik ve karakteristik Kerem imzası taşıyordu. Yeri gelmişken Kerem, Fenerbahçe’nin Avrupa kupalarındaki 400. Golünü de attığını not olarak buraya düşelim.
Tipik ve karakteristik Kerem golü dedik; Fenerbahçe’nin uzun zamandır bu şekilde oynayan bir futbolcusu olmadığı için ismi ilk anılmaya başladığından itibaren, transferinin çok iyi olacağı yönünde görüş bildirmiştim.
Özellikle Avrupa maçlarında ilk gol benzeri hücum aksiyonlarının ne kadar değerli olduğunun da altını çizmemiz gerekiyor.
Artık söylemenin anlamını yitirdiği bir yer ancak Kerem’in transferinin gecikmesine sebep olanların dünkü karşılaşmayı nasıl izlediğini merak ettiğimi de buraya yazmak istiyorum.
Evet buraya kadar işin olumlu taraflarını konuştuk öte yanda bir de ikinci yarı gerçeğini hatta maçın genelinde hala önemli bir aksaklık olarak göze çarpan akışkanlığı, tüm oyun ritmini bozan zamanlama sorunlu ve momentumu düşüren pas oyunu üzerine birkaç cümle yazmalıyım.
Fenerbahçe’deki bu pas oyununa dair aksamaya sebebiyet veren iki önemli detay var.
İlki, oyuncu tercihleri; bunu bencillikleri ve egoizmi şeklinde bir tamlamayla bağlarsak daha iyi olur sanırım.
Talisca, doğru zamanlama ile Kerem’in boş koşu yapacağı alana atmadan önce her seferinde yaptığı gibi biraz topla oynasa hatta kendisine bir şut pozisyonu oluşturmak için ceza sahasına doğru hareketlense ne gol olurdu ne de Kerem’i kendine getiren atak gerçekleşirdi.
1-0’dan sonra kaleye biraz daha yakın bir pozisyonda Talisca bomboş durumdaki Kerem’i topla buluşturmak yerine kendisi vurmayı tercih edince oluşan durum bunun tipik bir örneği oldu.
Talisca bir gün oralardan bir gol atmayı başaracak kuşkusuz ama o golü atmak için hem geçen sezonun yarısı hem de buraya kadar geçen maçlarda bu sene Fenerbahçe fazlasıyla puanlar kaybetti.
İkincisi; oyuncuların belki yeterli uyumu sağlayamamaları ya da takım halinde paslaşma senkronizasyonlarını kurgulayamamaları nedeniyle veya yine tek tek futbolcuların sahayı üç boyutlu algılayamamaları yüzünden doğru pas tercihleri yapamamalarıdır.
Topla en çok buluşan ve muhtemelen de oyunun onun üzerinden kurulduğu Jayden için özellikle bu yorumun tam üzerine oturduğunu söyleyebiliriz.
Belki de Nice Jayden’ı taktiksel olarak bu kadar boş bıraktı?
Skriniar da en az Jayden kadar topla buluştu ancak pas tercihlerinde veya isabet sayısında tandemini geride bıraktı.
Yine Nene ve Brown’ın da hücumda pas zamanlamalarında ve momentumunda zayıf kalan iki oyuncu olarak göze çarptı.
Ancak bu tespitimizin abartılmaması ve enseyi karartmaması gerektiğini de ifade edebiliriz.
Çünkü önemli olan kazanmak ve bunu alışkanlık haline getirmektir.
Tedesco bu galibiyetle güven tazeledi.
Çünkü hem Antalyaspor hem de Nice karşılaşmaları gösterdi ki takım giderek bir hava yakalayacak ve daha iyi olacak.
Her iki gol sevinci de görülmeye değer türdendi.
Takıma geleli henüz 1 ay olmuş Kerem’in attığı gole saha içiyle kulübesiyle hep beraber bu kadar yürekten sevindiğini göstermek takım olmanın güzel göstergelerinden biriydi.
Fenerbahçe mücadele ediyor, sonuç alıyor.

