Kaderi, fıtratı nasıl değiştireceğiz?


Yaşadığımız felaketlerin önüne geçebilmek için alınacak önlemlerle birlikte eğitimin ön planda olması gerektiği konuşuluyor.

Peki nedir bu eğitim, nasıl eğiteceğiz insanımızı?

Önceki gün Çalışma Bakanı çıktı ve 2012 yılında yürürlüğe giren İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı yasasından ve ona bağlı yönetmeliklerden söz etti.

Çok şükür Cumhuriyetimizin kuruluşundan itibaren yasa çıkarma konusunda becerikliyiz.

Zamanında evimizde telefonu nereye koyacağımıza dair birle yasa çıkaran bir ülkede yaşıyoruz. Sorun onları çıkarmak değil; öncelikle bunları idrak edecek ve uygulayacak insan kalitesinde, bilinç seviyesinde düğümleniyor.

Her sene eğitim ve sınav sistemlerinin değiştiği, yasaların defalarca kere yenilendiği, insanların yasaları anlamak, kabullenmek veya uygulamak yerine yasal boşluklarını arama bilinciyle hareket ettiği yerde önleyici ve düzeltici faaliyet yapabilmek mümkün müdür?

Çok yakından biliyorum ki şirketlerin hukuk müşavirlerinin asıl görevi yasalara uygun şirketlerini düzenlemek değil, daha yüksek kârlara ulaşabilmenin önünde engel olan yasaların içinde yasal boşlukları bularak bunları sözleşmelerine eklemektir.

Soma faciasına neden olan şirketin hukuk müşavirleri bugün işte buna mesai ayırıyorlar. Aynen hükümetimizin en tepesinden en altına kadar herkes bir mazeret bulmaya çalışması gibi.

Düşünün ki o hükümetin bir danışmanı cenaze evine gidip acısı olan insanları yerde tekmeleyecek kadar ileri gidebiliyor; baktığında okumuş, kendisini eğitmiş bir insan.

Çalışma Bakanı diyor ki “tehlikeli işlerde çalışan işçilere meslek eğitim sertifikası almayı zorunlu hale getirdik.”

Nedir bu sertifika?

Bunu almak çok mu zor?

Bir çok çalışanın çok farklı iş kollarında bir sürü sertifikasının olmasını normal mi karşılamalıyız?

Ama gerçek bu!

İş kazaları neredeyse bütün iş kollarında istatistiksel olarak belli bir sayıya kadar normal karşılanıyor. Bunu normalleştiren; fıtratıyla bağlantı kuran bir iktidarımız var.

Herhangi bir iş koluna girdiğinizde orada bir yılda kaç iş kazası olacağını aslında biliyor ve kabulleniyorsunuz.

Oysa dünyanın bir çok yerinde olduğu ülkemizde de bu duyarlılığa sahip, işyerinin en görünen yerinde “bu işyerinde … tarihinden bu yana iş kazası olmamıştır” diyen ve güvenliği rahatsızlık derecesinde önemseyen şirketler var.

Ancak buralara girdiğinizde size insan olduğunuz ve bundan daha değerli hiçbir şey olmadığını hissettiriyorlar.

Bu az bir şey değildir.

Kaderi, fıtratı ancak insana gerçek değerini vererek değiştirirsiniz.

Onun el emeğinin karşılığını ödeyerek; adam gibi yaşamasını sağlayarak.

Çalışanın kendi kişisel gelişimini sağlayacağı boş zamanlar bulması kadar önemli bir şey var mı?

İktidarın çok övündüğü iş kollarına gidin insanlar günde, haftada ayda, yılda ne kadar çalışıyor bir araştırın.

Yasaların, yönetmeliklerin öngördüğü çalışma saatleri kaç katına çıkmış.

Neden dünyanın bir çok yerinde bizim inşaat şirketlerimiz çalışıyor?

Bu kadar inşaat şirketimiz olmasına rağmen inşaat sektörüne eklediğimiz bir değer var mı çalışanlarımızı ölesiye çalıştırmanın dışında?

Sonuçları ortadadır.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: