Bugün 17 Aralık…
Eskiden bu tarih sadece Şebi-i Arus ile ilişkilendirilmiş bir vuslat gününü hatırlatırdı. Geçen seneden beri başka bir şeye de dönüştü.
Ancak yine de ben ilk anlamından hareket etmeye devam edeyim.
Şeb-i Arus, Mevlevilerce Mevlana’nın dünyadan ayrıldığı güne ait O’nun Yaratan ile buluşmasına ithaf düğün gecesi olarak kutlanır.
Müziğinden, kurgusuna ve uygulanışına tam bir ruhsal ve görsel şölendir.
Etkisi sınırlarımızı aşmış, bütün dünyaya yayılmıştır.
Hal böyle olunca da günümüzde başka bir şeye dönüşmesine de engel olunamıyor elbette.
Konya merkezli kutlamalar, diğer şehirlerdeki Mevlevihanelerde de hafta boyunca sürerken alternatif büyük gösteriler de düzenlenmeye başladı.
Bunların İstanbul’dakilerin ilki 2012 yılındaydı ve Ülker Arena’daki etkinliğe katılmış açıkçası çok da rahatsız olmuştum. Hatta “bir daha böylesi organizasyonlara katılmamak” üzerine de karar vermiştim.
Ancak Şeb-i Arus öylesine etkileyici ki insan kendisini buradan kurtaramıyor.
Bu seneki kutlama Sinan Erdem’deymiş. Biletix’te bilet fiyatlarını gördüğümde ilk tepkimi Twitter üzerinden yaptım zaten.
- Saha İçi VIP – 235 TL
- Tribün VIP Alt – 125 TL
- Tribün VIP Üst – 95 TL
- Kategori – 65 TL
- Kategori – 45 TL
- Kategori – 30 TL
Bu fiyatları kim nasıl belirlemişti?
Ortada tamamen manevi spritüel bir ayin vardır; semazenler zaten ayin sırasında fiillerini herhalde para karşılığı gerçekleştirmiyorlardı, Taşkın Sabah Okestrası ve Sami Özer, Yavuz Bingöl, Mustafa Cecili, Ali Şan gibi ünlülerin törenler sırasında verdikleri mesajlara baktığınızda onların da bir bedel aldıklarını düşünmek saçma olur sanırım.
Törenin sürprizi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılımı oldu.
Fiyatları belirleyen şey neydi? Sorduk durduk…
Açıkçası bu fiyatlara bakıp geceye katılmak mümkün değildi. Ancak Lig Radyo Yayın Yönetmeni Mehmet Ayan özelden direkt mesaj göndererek “iki kişilik bir davetiye ayırdığını” söylemesiyle en azından davetin inceliği ve nezaketi nedeniyle icabet edilmesi gereken bir durum diye düşünerek gitmeyi kabul ettik.
Etkinlik semazenlerin gösterisi dışında yine büyük bir hayal kırıklığıydı.
Zaten en başta parasal boyutunu konuştuk, maddileştirilerek sunuluyor olması işin maneviyatına zarar veriyordu.
İçeriğinde Ertem Şener’in ağdalı sunumu, sema öncesi sahne alan sanatçıların Sami Özer dışında konuyla çok ilgili olmamaları ve artık olmazsa olmaz hale gelmiş olan siyasetin mutlak surette konuşma yapma alışkanlıkları…
Tahmin ediyorum ki 15.000 kişilik bir kalabalık toplanmıştı. Bu kalabalığın yarıya yakın bölümünün sema gösterilerinin tam başladığı sırada tribünleri boşaltmaya başlamaları ki bunu 2012’deki ilk gösteride de görmüş ve üzülmüştüm, kalanların yine bir kısmının bir uğultu şeklinde duyulan kendi aralarında konuşmaları, insanların esas sorununun Şeb-i Arus falan olmadığını hissettiriyordu.
Bu yaşa geldim Konya’daki gösterilere katılacak fırsatı yaratamadım kendim için.
Bu gece Konya’da büyük salonda ana tören yapılacak ve yukarıda saydığım şeylerin bir kısmı orada da yaşanacak muhtemelen.
En azından siyasetin şu bitmek bilmez sözlerini yine dinlemek zorunda kalacağız.
Her şey gibi Şeb-i Arus’un da sema gösterilerinin de içini boşaltıyoruz. Başka bir şeye dönüştürüyoruz.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen semazenlerin ısrarla dönmeye devam etmelerindeki güzellik, kusursuzluk, zarafet maneviyatını ayakta tutmayı sürdürüyor.
Bırakalım da sadece onlar dönmeye devam etsin, sizin ağdalı cümleleriniz, günün hiçbir anlamıyla uyuşmayan mesajlarınız, popüler sanatçılarınınız başarısız sahne performansları eksik kalsın.
Fotoğraf: Uzay Gökerman – http://instagram.com/uzaygokerman/