Bugün TFF toplanarak yarım kalan derbi için nihai kararını açıklayacak.
Karar neye göre çıkacak?
Gözlemci, temsilci ve hakem raporları verilecek kararda belirleyeci olacaklar. Bu raporların hangi şartlarda ve nasıl yazıldığı ortadadır.
Medyaya yansıyan Mete Kalkavan’ın raporunu okuma şansınız oldu mu bilmiyorum; hakem kardeşimiz sanki oturmuş sadece Şenol Güneş’i izlemiş, onun attığı adımları takip ederek raporunu oluşturmuş.
Öyle olmadığını, Mete Kalkavan’ın bunu büyük bir ihtimalle ekran görüntülerine bakarak hazırladığı ortadadır.
Dahası maçı tatil etme kararına dayanak oluşturan Şenol Güneş’in kafasının yarıldığı ve hastaneye kaldırıldığı bilgisini temsilciden alırken, temsilcinin kendi raporunda buna hiç girmemesi gibi tuhaf çelişkiler de var.
Medyadaki ağır abiler konuyu Beşiktaş’ın mağduriyeti üzerine kurmuş, oradan hareket ediyor görünüyorlar.
Bu abilerin son 20 yılda Fenerbahçe lehine olacak tek bir hamle yapmamalarına hiç şaşırmıyoruz. Çünkü sistem ve düzen buna göre kurulmuş, kurgulanmış görünüyor.
“Koskoca Şenol Güneş bu oyunu neden oynasın?” sorusunun hemen arkasına yerleştirilen “Aykut Hoca’nın çıkışını anlamak mümkün değil, yakıştıramadım” ifadesi Türkiye’deki taraf olmanın gizli tezahürlerinden sadece biridir.
“Koskoca Şenol Güneş neden bu oyuna dahil olsun?”
“Koskoca hekimler neden bunu yapsın?”
“Tolga Zengin neden taraftarı tahrik etsin?”
“Hakem ve gözlemciler neden önyargılı olsun?”
Çünkü ortada hepimizin izlediği, görüntüler var da ondan!
Bu görüntüler kapalı kapılar ardında yapılmış operasyonlar ya da yazılmış raporlar gibi değil de ondan!
Maçta kumpas var mıdır yok mudur bilemeyiz ancak her nasıl oluyorsa böyle olayda tüm belgeler Fenerbahçe’nin aleyhine çıkacak şekilde tutuluyor.
Fenerbahçe’nin ifade ettiği, görüntülerde de açık olarak görünen, bizim günlerdir sorduğumuz ve cevabını aradığımız sorulara ait neden tek bir açıklayıcı cevap ya da belge yok bilmiyoruz.
Koskoca Şenol Güneş’in bu oyuna kalkışmayacağına dair teknik direktörü koruyan kollayan bir tutum içine girilirken, diğer tarafta Aykut Kocaman’ın ifadeleri ya da söylemleri neden itibar görmüyor, hatta yakışıksız bulunuyor?
Burada öznel bir tercih, yakınlığa bağlı bir taraf olma durumu mu vardır?
Bilmiyoruz, anlamaya çalışıyoruz.
Anlamaya çalışmanın da nafile olduğu yerdeyiz çünkü öylesine örgün bir sistem var ki tüm parçalar birbirini ustalıkla tamamlıyor.
Bu tutumların hiçbirinin gazetecilikle ilgisi olmadığı ortadadır.
“Tribünlerde neden böyle olaylar oluyor” sorusunun tam da karşılığı işte budur.
Bu medya son yirmi yılda Fenerbahçe düşmanlığını öyle bir yere getirmiştir ki doğal sonucu Fenerbahçelilerde karşı refleks gelişmiştir.
Bu düşmanlığın zaman zaman tüm Türkiye’yi saran, kuşatan ırkçılık boyutuna ulaştığına da şahit oluyoruz.
Yoksa Kayserisporlu ya da Konyasporlu bir taraftarın Volkan Demirel ile ne ilgisi olabilir?
Başakşehir’de futbol oynamasına karşın Emre Belözoğlu’na karşı duyulan öfkenin?
Bu sorumsuz, tek taraflı, gaddarca ve merhametsiz bakış açısıyla süreç içinde büyütülen Fenerbahçe nefreti birden fazla kuşağın böyle büyümesine neden oldu. Kendi kendisini üretiyor. Bunların içinden sporcu, hakem, gözlemci, temsilci, yönetici de çıkıyor, unutmayın!
Olan her olay sonrasında hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi kenara çekilen bu kışkırtıcıların yaptıklarının yanlarına kâr kaldığı bir düzende futbolda, sporda şiddet olmaması mümkün müdür?
Adam küfür nedeniyle yarım kalmış maçı yorumlarken bile küfrediyor. Üstelik ana avrat dinlemeden!
Bu ülkede insanların küfür kısaltması olarak kullandığı harflerin bir araya gelerek oluşturdukları isimde bir spor gazetesi yayınlanıyor. (*)
Bu size çok komik geliyor olabilir; nasıl geçiriyoruz diye kafa buluyor olabilirsiniz ancak hiç de öyle değil.
İnsanın doğasında iyilik ve sevgi vardır.
Er ya da geç o doğasını hatırlayacaktır.
(*) https://uzaygokerman.org/2012/06/13/amk-gazetesi-nasil-okunur/