Fenerbahçe geçen sezon ilk maçında Göztepe ile berabere kaldığında ilk on birde oynayan oyunculardan çok takıma gelmiş ancak bazı nedenlerden ötürü forma giyemeyen futbolcuları göz önünde bulundurarak “belki bir daha bu oyunculardan kurulu bir kadro olmayacak” diye yorum yapmıştık.
Bu sezon Fenerbahçe’nin ilk maçında kadrodaki oyuncuların bir kısmı bir daha forma giymemek üzere takımdan ayrıldılar. En uzun gün Cuma itibarıyla da yepyeni bir kadro kuruldu.
Geride bırakılan son üç haftada Fenerbahçe sahadan boynu bükük ayrıldı. Üstelik kadro değiştikçe oynanan futbol da gerileyerek ve sahaya baktığımızda ne olduğunu anlamakta zorlandığımız bir sisteme doğru evrilerek.
Son yıllarda üst üste üç yenilgili bir sezon var mıydı hatırlamakta oldukça zorlanıyorum.
Kuşkusuz olan biten Cocu’ya yazacaktır.
Ancak Türkiye’nin futbolu çok bilen ulemaları da sakın buradan kendilerine yeni cephaneler üretmeye kalkmasınlar. Geçen sezon, bunları ben size hatırlatırım, demiştim.
Fenerbahçe’nin geçen sezon daha ilk haftadan itibaren ne oynamak istediğini bilen bir oyun yapısı vardı. İlk haftalarda oynamayı beceremiyordu. Gol atamıyordu. Üzerine aynen dün akşam olduğu gibi şanssızlıklar eklenince peş peşe kayıplar gelerek liderin oldukça gerisinde kalmıştı.
Sahadaki oyuna bakıldığında bunun bir yerde döneceğinin sinyalini alabiliyorduk. O takım ligi kıl payı kaçırdı.
Dün akşamki taraftar topluluğu geçen sezon olsaydı tüm senaryo baştan yazılırdı.
Cocu’nun şansı işte bu kendisine devredilmiş oyun sistemi ve oyuncu topluluğuydu.
Türkiye’nin futbolu bildiğini düşünen fakat kıyısından geçmeyen önemli bir gruba göreyse “Fenerbahçe’nin esas sorunu oyuncu yetersizliği ve oyun yapısıydı.”
Hasan Ali’nin yaşadığı şey bugün trajedidir. Kendini yaptığı işlerin Messi’si görenler Hasan Ali’nin oynadığı futbolu küçümsüyorlar.
Futbol bir tarafa 26 senelik çalışma hayatı tecrübem var. Önemli projeler imza attım, bitirdim. Çok kişi tanıdım, nasıl çalıştıklarını gördüm. Kimse bana yaptığı işi övmesin, bu ülkede para kazanmanın yolu işini yapmak değil, işini kimlerle çalışarak çözeceğini bilmektir.
Futbolda da öyle değil mi?
Bugün televizyonlarda gazetelerde köşeleri tutanlar hep birbirlerinin tanıdığı değil mi?
Sorun liyakat olsa bu ülkede bir çok şey değişirdi.
İşte Fenerbahçe’nin yeni yönetimi o “çoğunluğun” sesini dinlemeyi tercih etti.
Düşük profilli oyuncular ve para edenler gözden çıkarıldı; yerlerine umut vaadedenler geldi.
Dün o oyuncuların bir kısmı sahadaydı.
Reyes, Topal-Souza’nın yerindeydi.
Şimdi size bir kaç sayı vereceğim.
Topal; Bursaspor maçında 87 (61/72 isabetli pas), Yeni Malatya maçında 96 (71/87 isabetli pas), Göztepe karşısında 62 (49/52 isabetli pas) (83 dakika oynadı) defa topla buluşmuş. (Maçkolik)
Reyes dün akşam 38 defa…
“Efendim, mesele o pasın ne işe yaradığı, ne kadar pas yaptığı değil!”
Bu ezberler futbolu sonuç olarak değerlendirerek izleyenlerindir; taraftar yapabilir ancak yorumcunun hakkı yoktur.
Bu yorumu yapanı zaten siz de dinlemeyin!
Çünkü o kişi Topal’ın ne yaptığını anlamıyor, “kesici” ezberi ile işkembeden sallamaktadır.
Futbol takım oyunudur ve kelebek etkisi gibi topa sahip olunarak yapılan her dokunuşun katkısı vardır.
Yukarıda yazdığım verileri bir de rakiplerin o mevkide oynayan oyuncularıyla kıyaslayın göreceksiniz.
Reyes, bırakın Topal’ın beğenilmeyen işini yapmayı, neredeyse top almamak için hep kalabalığın içine saklandı. Belki görevi buydu bilemiyoruz.
Burada dikkatinizi çekmeye çalıştığım şey yanlış bilinen veya anlatılmaya çalışılan ezberlerdir.
Sanmayın ki daha bir maçta Reyes’i eleştirmeye onu küçümsemeye çalışıyorum. Yok böyle bir şey ancak elinizdeki sahip olduğunuz değerleri takımın genel başarısızlığı içinde sevimsizleştirmemek gerekiyor.
Geçen sezon Valbuena belki de en yararlı sezonunu geçirdi ama Aykut Kocaman’a hep buradan yüklenildi. 3-1’den 3-3’e gelen geçen sezon oynanmış Kayserispor maçını hatırlayın. Her şey o maçta başlamadı mı?
Dün akşam futbolcu sahayı protestolar eşliğinde terk etti. Neden? Neydi fark?
Fark dışarıdan gelen her türlü etkiye karşın, oyuncuların nasıl değerli hale getirileceğini bilme ve ona göre oynatma becerisindedir.
Cocu’ya baktığımızda dün bunu görebildik mi?
Kaybedilen maçlar ve puan farkına bakıp “suni” diyebiliyor muyuz?
Cocu devraldığı takımın sonuçlarına değil de bir teknik adam olarak ne yapılmak istendiğine odaklansaydı muhtemelen dün Reyes’i orada başlatmazdı.
Roman da ilk geldiği sezon orada denenmiş, olmayacağı anlaşıldıktan sonra stopere çekilmişti.
Dün Slimani bir çok pozisyon yakaladı ve sadece birini golle sonuçlandırdı.
Ama Kayserispor’un Fenerbahçe kalesine 20 şut çektiğini ve bunun 11 tanesinin isabetli olduğunu gözardı edemeyiz.
Yıllardır bu şekilde şut bombardımanıyla karşı karşıya kalmaya hiç alışık bir takım olmadığını çok iyi biliyoruz. Hele Kadıköy’de…
Fenerbahçe’nin yeni bir dönem açtığını, bambaşka düşüncelerle yola çıktığını biliyoruz. Yolun bu sezon zorlukları çok net olarak görülüyor.
Sabır ve zaman her şeyin ilacı olsa da bir de Türkiye’nin gerçekleri malumdur.
O gerçeklerden biri de hakem Ümit Öztürk…
Ayew’in attığı gol sonrasında yaşadığı sevinci kursağında bırakacak bir kart çıkardı.
Sonra; Slimani sırtı dönükken rakibinin ayağına basmasını da kartla cezalandırdı.
Elmas’ı gözünün önünde kasten çiğneyen oyuncuyu görmezden geldi. Neyse ki VAR uyardı, o oyuncu kırmızı kart ile oyun dışı kaldı.
Geçen senelerde VAR yoktu ve sonuçları hep böyleydi.
Bugun turkiyede kac futbol
Adam in rakibi 9 puan ondeyken puan farkli sunidir cumlesini kulanabiliyor. Aykut kocaman gibi bir degeri boyle cabuk harcamak ali baskanin en buyuk hatasiydi. Bu hatada Cok pahaliya patlayacak. Ben cocunun gerek kisa vaadede gereksede uzun vaadede buyuk bir fiyasko olacagindan eminim. Hangi akla hizmet her yonuyle fenerbahceli olan,her yonuyle buram buram buyuk teknik direktur oldugu gorulen aykut hoca gonderilir. Fenerbahce icin dunde bugunde yarinda en uygun teknik Direktor hep aykut kocaman olacaktir. Hangi teknik direktor gelirsr gelsin,zaman hep aykut hocayi hakkli cikaracaktir. Ona hakksizlik yapildi vede su an onun lanitinin sonuclari cikiyor. Saygilarimla uzay bey. Gercekci yazilariniza devam
Maçtaydım..En az 10 dk.oyun durdu…5 dk.var incelemesi yapıldı..kaleci vakit çalmaktan sarı gördü..vakit çalan futbolcular uyarılmak zorunda kaldı..6 oyuncu 2.yarı 5 farklı zamanda değişti..Ama maç 5 dk.uzatıldı…M.Topal bunu yapan hakemi maç sonu tebrik etti..Bir de buna bakın
Futbolun gol atmak ve gol yememek üzere kurgulandığını hepimiz biliyoruz.Soru şu defanstan başlamak üzere bizim hücum yani gol atma planımız nedir? Hücumdan başlamak üzere defans yani gol yememe planımız nedir?Bu işin taktik boyutudur ve takım burada sınıfta kalmaktadır.Özellikle defansif açıdan adeta amatör takım görüntüsü vermektedir. Skirtelin attığı gol öncesi Kayserili 2 oyuncu sağ çizgide bom boş durumda.H.Ali nin önünde orayı kapatması adama basması gereken Valbuena, ortaya gitmiş topa baskı yapmaya çalışıyor fakat Kayserili rahatça sağ kanada topu aktarıyor. En yakın oyuncu H.ali adamdan 20 metre uzak. Rahat bir orta ve gol. Sakın kimse H.ali ye kızmasın, o kadar geniş alanda kimse rakibe yakin olamaz. Nerede compact oyun, nerede yardımlaşma?Bu oyunu doğru oynamak ,artik 30-40 metrelerde oynamak birbirine yakin olmak demek ve bunun hem hücumda hem defansta yapilmasi demek.Tabii bunu başarmak için bütün futbolcuların iyi bir kondisyona sahip olmaları ve taktik disiplini bırakmamaları. gerekli.Cocu nun bunları bizim kadar bildiğini ve takıma nasıl yaptiracagini bildiğini umuyorum.Reyes i ön libero olarak oynatarak ve orta sahayi boşaltarak maalesef umut vermedi.