Liberalizm özünde özgürlük (aslında serbestlik) barındırır, ancak bu daha çok ekonomik bir temele aittir; hür teşebbüs, girişim, fırsat eşitliğini içerir. Batı kapitalizminin merkezinde bu vardır.
Siyasal yönden de bireyin kişisel hakları demokrasi kavramının içinde anlam bulur.
Avrupa bu iki kavramın dengesini uzun yıllar süren mücadeleler sonunda kurmuş; oturtmuştur.
Türkiye geç kapitalizmin etkisiyle bir yerlere yetişebilme telaşı yaşarken bütün kavramları birbirine karıştırmakla kalmamış, yerini de değiştirmiştir.
Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte başlayan korporatizm anlayışı toplumun bütün katmanlarını sürecin içine toplam bir kalkınma için katarken birey her şekilde feda edilebilir olmuştur. Bireyin mevcudiyeti, ihtiyaçları gelecekteki belirsiz bir tarihe sürekli ertelenmiştir.
Liberalizm, aslında bireyi kendiliğinden ortaya çıkarıyor. Sebebi oluyor. Sonunda da demokrasi bir gereklilik olarak süreci tamamlıyor.
AKP, 2002’den bu yana geliştirdiği politikalarla liberalizmin kuruluş sürecini çok sağlam temellere oturttu. Yoktan bir şey var etmedi, zaten var olanı geliştirdi, yeni aktörleri sistemin içine yerleştirdi ve düzenin çalışması için bir işletme modeli oluşturdu; bunu da bir organizasyon şemasıyla destekledi.
AKP ekonomik anlamda önemli başarılar kazanımlar geliştirdikçe, Türkiye büyüdükçe elbette toplumsal katmanlarda destek buldu; zaten bu da birbirini besleyen, destekleyen bir gerçekliktir.
AKP’nin aldığı oy böylesi bir gerçekliğin ifadesidir.
Ancak iktidar bütün bunları yaparken önemli bir şeyin ayarını kaçırdı; bugün Türkiye’de liberalizm hiç olmadığı kadar iyi işlerken, diğer yandan sürecin doğal bir parçası olarak ortaya çıkan bireyin gerekleri, ihtiyaçları toplam kalkınma anlayışının uzantısı olarak sürekli göz ardı edildi.
Hükümet, %50’lik oy alarak bütün toplumu birleştirdiğini, bütünleştirdiğini, aynılaştırdığını düşünüyor olabilir ancak bu bir yanılgıdır.
Demokrasi, liberalizmin doğal sonuçlarından bir tanesidir ve önümüzdeki dönemde etkisi daha çok hissedilecektir.
Almanya Cumhurbaşkanı işte bu doğal gerçeği bize belki de dostça uyarıyor.
Soruyor;
Böylesine güçlü bir iktidara sahipken;
– Twitter, Youtube neden sizi bu kadar rahatsız ediyor?
– Anayasa Başkanı neden demokrasi eksikliğinin altını çizen eleştiri yaptı (ve siz bundan demokrasi adına bir zenginlik çıkaracakken siyasallaştırma eğilimi gösterdiniz?)
– Medyayı neden bu kadar baskı altına alıyorsunuz?
– Yargıya müdahil olmanızın sebebi nedir?
Bu sorular demokrasiye aittir ve Türkiye bugün bunun eksikliğini, liberalizm karşısındaki dengesizliğini hissediyor.
Hükümet, kendisine yönelen her demokrasi eleştirisini, talebini iktidarına yapılmış darbeymiş gibi görüyor.
Oysa o köprünün altından çok sular aktı.
Evet, geçmişte bu politikalara bağlı bir takım siyaset yapılmış olabilir, bu iktidarın gücünü pekiştirmiş de olabilir ancak bu şekilde devam etmesi eşyanın doğasına aykırıdır.
Önümüzdeki dönemde bireyin talepleri, ihtiyaçları, özgürlük ve demokrasi kaygısı daha da artacaktır ve bunu %50 oy almakla karşılamak yetmeyecektir.
AKP’nin içinde bu bilgiyi anlayacak, kavrayacak bilinç düzeyi var mı göreceğiz. Ancak Almanya Cumhurbaşkanı önemli bir uyarı yapmıştır.