“Bi dur!” Hayata reset atma zamanıdır; TEDxRESET


Radikal Blog’un davetlisi olarak bu sene beşincisi yapılan TEDxRESETorganizasyonuna geçtiğimiz hafta katıldım.

Evet, genel gidişi sorgulayan, var olanı değiştirmeye çalışan, farklı bir taraf daha var mı sorusunu soran ve cevabını arayan,mutlak surette şu durumdan başka bir seçeneğimiz de olmalı diyen, “ya şimdi?”deme ihtiyacı duyan, anlamak, yüzleşmek harekete geçmek, paylaşmak, ortaklaşa hareket etmek isteyenler için fazlasıyla ilham verici bir etkinlik olduğunu söyleyerek bir fikir vermeye çalışabilirim.

Hayat bizim müdahil olamadığımız kadar hızla hareket ediyor ve çoğunlukla bu hareketin devamını sağlayan, birileri tarafından yönlendirilen, belki güdülenlerden oluyoruz.

Teknolojik gelişim insanın kavrayabileceğinin de ötesine geçmişe benziyor.

Ve biz bundan ne kadar yararlanıyoruz?

Neresinde duruyoruz?

Sürüklenmeye devam edecek miyiz?

Yoksa?

“Bi dur!”

Öncelikle sakinleş, anlamaya çalış!

Çünkü akıp giden şey bize armağan edilmiş kocaman bir hayat! Değerinin farkında mıyız?

Bu kadar mutsuzluk, umutsuzluk arasında ne istediğini bilmeden, ne yapacağına karar veremeden nereye kadar gidebiliriz ki?

Konda Araştırma’nın genel müdürü Bekir Ağırdır diyor ki; son 30 yılda 27 milyon insan ülkemizin içinde yer değiştirmiş, hareket etmiş; büyük bir göç var, bizim görmediğimiz ve bu hiç durmaksızın devam ediyor. Yerimize oturamıyoruz.

Nereye gitmeye çalışıyoruz?

Çevremizdeki herşeyin bize sunulmuş bir armağan olduğunu görerek doğaya karşı giriştiğimiz sonu gelmeyen bu tahribatın farkında mıyız, ne kadar duyarlıyız?

İnsan asla en mükemmel varlık ve her şey onun hizmeti için var değil, diyor Timur Davletov.

Ve devam ediyor; insan olmadığında doğa daha kolay yaşamayı sürdürüyor.

Serkan Taycan Karadeniz’den Marmaraya uzanacak olan o akıl dışı Kanalİstanbul çizgisinde nasıl yürüdüğünü, farkına varmadığımız o coğrafyayı anlatıyor ve bizi o yolculağa davet ediyor. Evet, harita üzerinde veya bir gazete sayfası üzerinde görmek yeterli değil; gösterişli sunumların ilüzyonuyla da orada ne olduğunu, neleri yok ediyor olacağımızı anlayamayız.

Yürümeliyiz!

Mahir Yavuz hayatımızın içinde olan ve hiç fark eden içinde yaşadığımız veri dünyasına dair çeşitli simülasyonlar yapıyor. Verileri bir araya getirip, derleyerek kazak örüyor. Hatta seçimler öncesinde iktidar partisinin yaptığı mitinglerde kullanılan, seçilen kelimeleri derliyor topluyor. İlginç sonuçları paylaşıyor.

Evet, birileri bunu yapıyor işte!

Rauf Kösemen tasarım ortak bir lisan aracı haline getirmek için çalışıyor.

Cem Aydoğdu; iyi bir haberci, sivil toplumcu nasıl olunur, nasıl sivil inisiyatif alınır bunu anlatıyor. Sahip olduğumuz teknolojik araçlarla nn yalın, en sade ve gerçek bilgiyi insanlara ulaştırabilmenin bir yolu olduğunu, mevcuda mahkum olmadığımızın pratiğini paylaşıyor.

Zeynep Sarılar “algıyı yönetmezsek, algı bizi yönetir hale gelir” diyerek belki de bizi sarmalayan o yalancı hayata dair fikir veriyor.

Mehmet Gözetlik; şeyleri oldukları gibi değil, olduğumuz gibi görürüz diyerek en yüksek oktavdan vuruyor.

Fazıl Oral; artan hastalık sayımızın kaygı verici halini sorguluyor. Hiyerarşi ile mi yönetilmek isteniyorsunuz yoksa fikirler mi, diyor.

Hangisi?

Adil, arif ve zarif olmaktan söz ediyor.

Hacı Ormancı oğlu tam bir köy öğretmeni; eğitim verdiği yerde nasıl mutlu, güler yüzlü çocuklar olduğunu anlatıyor, yaptıklarını gösteriyor ve soruyor; kaç kişi papatyadan taç yapmayı biliyor?

– Siz biliyor musunuz?

Tahribad-ı İsyan!

Sulukule’nin bağrından kopmuş Roman bir Rap topluluğu; bilinç düzeyi insanı şaşırtıyor; Rap sözleri etkiliyici olmakla kalmıyor o kadar yetenekliler ki!

Engin AyaKerem Alper; işte bütün bu süreçleri İstanbul’da hayata geçirmek üzere Atölye İstanbul’u kurma hazırlıkları içinde gençler; desteğe ihtiyaçları var!

Rıdvan Akar, Türkiye’de an az güvenilen kurum olarak medyayı anlatıyor. Medya artık anlatılacak gibi değil. İçindeki kokuşmuşluk insanı rahatsız etmekle kalmıyor dehşete düşürüyor.

Canan Dağdeviren; Üsküdar’da başlamış hayat hikayesinini Amerika’da farklı bir kalp pili tasarım sürecine kadar gitmiş pratiğini güzel bir sunumla anlatıyor.

Tolgahan Coğulu klasik gitarda bize ait olmayan eksik perdeleri ekleyerek bizim müziğimizi anlamanın, farkını gösterirken aynı zamanda çok değerli bir ilham veriyor.

Sercan Çelebi, bir başka sivil inisiyatif girişimcisi olarak “bir o bir oydur” mottasıyla son yerel seçimlerde İstanbul’da 30 bin kişilik gönüllü sandık gözetmenini bir araya getirenlerden; kısa sürede yaptığı bu kitleselleşme bir umut daha var dedirden cinsten.

Burada ismini anmadığım en az bir bu kadar daha kişi var.

Bütün bunları bir araya getiren Ali Üstündağ’ı Türkiye’de benzeri  olmayan alışılmadık bu forumun küratörü olarak sahnede ön planda görüyoruz ve teşekkür ediyoruz.

Kendi adıma beslendiğim bir etkinlik oldu. Üstelik çok kısa sürede de bir şey yaptım ve hayatımın merkezindeki bir konuyla ilgili “bi dur!” diyerek herşeyi değiştirmeye başladım.

Bu hayata reset attığım çok önemli bir karar anıydı ve mutlak surette bu etkinliğin yarattığı ilhamın önemli katkısı oldu.

Kaçıranlar için, seneye buluşalım diyebilirim.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: