Ceyhun Bozkurt’un derlediği İmralı Tutanakları isimli kitabın içinden Öcalan’ın AKP ile ilgili dikkat çken yorumu okuyalım.
“Kendime kızıyorum, 2001-2004’te biz eylemi ‘tak’ diye kestik. Hükümet anlamadı, ‘terör bitti’ dediler. Sayın Altan (Altan Tan) sen bilirsin İslamcıların 40 yıllık rüyasıydı, rüyalarını gerçekleştirdik. Biz AKP’ye iktidarını altın tepside sunduk. Bize bir teşekkür etmedikleri gibi 2. Atatürk rolüne soyunup daha çok üstümüze geldiler, ezmeye çalıştılar. … AKP, iktidarı gökten inmiş sandı. … Ben AKP’nin tam olarak oturması ve olgunlaşması için bilerek bekledim, sabrettim. AKP anlar dedik. AKP darbe ile uğraşırken belaya/derde sokmayalım dedik. Onlar darbelerle uğraştılar. 2007, 2009 hatta 2011’e kadar seçim hesapları, oy hesapları yaptılar. Ben geri çekildim.” (*)
Ne anlama geliyor olduğunu sorgulamak gerekiyor. Aslında bu satırların anlamını tutanakların tamamını okuduğunuzda daha farklı görmeye başlıyorsunuz.
Soruyu soralım; gerçekten AKP iktidarını bir şekilde ucu Öcalan’a kadar uzanan Kürtlere mi borçludur?
Ve bu borcun vadesi 2015’te mi dolmaktadır?
AKP bundan önce üç genel seçim kazandı. İktidarı devraldığı 2002’de HADEP seçimlere parti olarak girmiş ve %6,22 oy oranıyla meclis dışında kalmıştı. AKP o yıl %34,28 oy oranı ile meclis dışında kalan %46,33’lük oyun, dağılmış partilerinin %10’un altında kalan etkisiyle 365 milletvekili çıkararak bir sene önce yaşanan ağır ekonomik krizin de yardımlarıyla iktidar olmayı başarmıştı.
HADEP/BDP’nin parti değil de bağımsız adaylar şeklinde seçime girmesi sonrasındaysa AKP %46,58’lik oy oranına rağmen bir önceki seçimden çok daha az sandalye kazanmıştır. Burada Kürt kökenli milletvekillerin etkisi hissedilmiştir.
2011’de %50’lik çoğunluğa karşın milletvekili sayısı ‘yine’ düşecektir AKP’nin.
2002 ile 2011 seçimleri arasında aldığı oy oranında %15’lik bir artış olmasına karşın 40 milletvekili kaybetmiştir!
Geride bıraktığımız bu üç seçimde CHP-MHP bloğunun milletvekili sayısı üç aşağı beş yukarı 180-190 arasında kalmıştır.
AKP’nin oy sayısı ve oranını artırmasına karşın milletvekili sayısının düşmesinin meclis aritmetiğindeki tek bir karşılığı olmuştur; daha sonra BDP olarak örgütlenecek bağımsız milletvekillerinin sayılarının kademeli olarak artması.
Öcalan bir sürecin sonucunu mu yorumluyor yoksa bu daha en başından beri planlanmış bir programın geldiği sonuç mudur?
Ve 2015’e dair projeksiyon nedir?
İmralı Tutanaklarında Öcalan’ın ağzından BDP’nin nasıl HDP’ye dönüştüğünü ve hangi düşüncenin ürünü olduğunu çok net olarak okuyabiliyor, anlayabiliyorsunuz.
HDP’nin etkisini en fazla Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde fark ettik.
Selahattin Demirtaş’ın %9,76’lık oy oranına ulaşmasının temel sebebi CHP-MHP’nin ortak aday çıkartması ve bunun özellikle CHP tabanında tepki alması mıydı?
Yukarıda da ifade ettim, CHP-MHP bloğunun ortalama yüzdesi %40 seviyelerindedir ki 2014 Yerel Seçimlerinde bu en yüksek seviyeye ulaşmış; %43,22 olmuştur. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu bloğun %38,44 ile 2011 Genel Seçimleri ortalamasına gerilemesi ilginçti. Ancak Selahattin Demirtaş da 30 Mart 2014’deki Yerel Seçimlerden tam bir milyon fazla oy almıştı.
Bunun CHP-MHP bloğundan kaydığını söylemek Türkiye gerçeklerine fazla yabancılaşmak anlamına gelmektedir.
Demirtaş bu oyu “Diğer” başlığında topladığımız partilerden mi almıştır?
Bu da zor gözüküyor. Çünkü bu grubun içinde Saadet, Büyük Birlik ve İşçi/Vatan Partisi gibi kesinlikle Demirtaş’a oy vermeyecek bir taban bulunmaktadır.
Bu durumda ortaya şöylesi bir varsayım çıkabilir; Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yapan %51,79’luk oyu genel olarak sağ seçmenden almıştır. Aslında Erdoğan Kürt seçmenini kaybetmiş, bu oylar Demirtaş’a kaymış, ancak muhafazakâr kitle tercihini Ekmeleddin İhsanoğlu yerine Erdoğan’dan yana kullanmıştır.
Peki, 7 Haziran’da neler olacak?
Yerel Seçim sonuçları CHP-MHP bloğu için sabit kalacaksa ve HDP bu rüzgârla %10’luk oranı yakalayacaksa o zaman AKP’nin ilk defa %40 oy oranının altına inme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ve hatta hükümet bile kuracak çoğunluğu elde edemeyeceğini varsaymamız uzak bir ihtimal değildir.
Üstelik burada AKP’yi etkileyecek bir diğer unsur da MHP oylarının önemli derecede artış göstermesidir ki biz bunu Yerel Seçimlerde gördük. MHP sahip olduğu bu oyları kaybetmesi için seçimlere kadar mutlaka bir şeyler olması gerekecektir.
Ayrıca CHP’nin oylarını hiçbir şekilde artırmayacağını da öngördüğümüz bir senaryodan söz ediyoruz.
Bu durumda Öcalan’ın sözleri daha önce havada duruyor olsa da ilk defa bu seçimlerde bir karşılığı olduğunu görüyoruz.
BDP/HDP’nin son üç seçimden farklı olarak “Bağımsızlar” şeklinde değil de Parti örgütüyle seçime giriyor olmasının geri planında Öcalan’ın daha önce de bildiği veya işaret ettiği bir şey mi vardır?
AKP’nin iktidarda kalabilmesinin yolu her şekilde HDP’den geçiyor.
Ya barajı geçemeyip, Meclis dışında kalarak söz konusu 55 milletvekilini AKP’ye bırakacak ya da %10’u alıp AKP ile koalisyon kuracak.
AKP’nin iki üç sene önce başlattığı Çözüm Süreci’nin gelip kendisini vurması çok ilginç bir Türkiye gerçeğidir.
AKP sonu nerelere ulaşacağını çok da iyi düşünmeden, kestiremeden başlattığı birçok olayda ve süreçte olduğu gibi burada da başarısız kalmıştır. Üstelik bu iktidara mal olabilecek duruma gelmiştir.
O değil de, biz birkaç günde okuduğumuz Tutanaklardan çok önemli mesajlar ve dersler çıkarıyoruz da aylarca, yıllarca görüştüğü, izlediği süreçten AKP nasıl hiçbir sonuç ön göremiyor anlaşılır gibi değil.
(*) İmralı Tutanakları/Ceyhun Bozkurt – Destek Yayınları (2015)
Uzay Bey merhaba,
Öncelikle iyi ki sizin gibi insanlar yaşamın her alanında var… Hala …
İki konuyu merak ediyor, bilmek istiyorum. Tabi ki yorumunuz varsa.
1. Akp’nin en azından tek başına iktidar olamaması için Hdp’nin ülke barajını geçmesi gerek. Ama bu durumda da yazdığınız gibi Akp-Hdp koalisyonu olacak büyük olasılık. Sonuç : Ne faydası oldu Hdp’nin barajı geçmesinin ?
2. Sırf yukarıdaki nedenlerle (Akp’nin tek başına iktidar olamaması) sosyalist – sosyal demokrat insanların iki milliyetçi (diğer sıfatı kullanmak istemedim) partiye oy verme zorunluluğu getirmesi Chp açısından nasıl yorumlanmalı sizce?
Sevgi ve saygılarımla
Suha Yılmaz
Süha Bey,
Teşekkür ederim.
HDP’nin barajı geçmesinin önemli bir karşılığı bölgenin Meclis içinde temsil edilmesidir öncelikle. Bu insanların Meclis çatısı altında kalmaya devam etmesi Türkiye’nin geleceği açısında gereklidir.
AKP bir çok şeyi bir arada yürütürüm sanıyor ancak olmuyor. Birleşik kaplar gibi, bir yeri yükseltirken diğer tarafı indiriyor. Koalisyon olup olmayacağını bilmiyoruz, sadece tahminde bulunuyoruz. AKP bu seçimden birinci parti olarak çıkacağına göre hükümet kurma görevi onlara verilecektir ve eğer MHP ile olmayacaksa (olabilir de) HDP Meclis’e girdiğinde akla gelen ilk ihtimal bu oluyor.
CHP’nin bana göre tek bir yolu var, dünyadaki sosyal demokrat fikre ait politikaları ülkemizde temsil etmek. Önümüzdeki dönemde liberalizmden midesi bulanmış büyük kitlelerin sosyal demokrasiye hızla yelken açacağını tahmin ediyorum.
Saygılarımla…
Merhaba,
HDP’nin barajı geçmesini pek istemeyenlerdenim. Her ne kadar Kürtlerin sizin tabirinizle bölgenin temsilcisi de olsa ben pek öyle görmüyorum. Daha çok PKK’nın temsilciliğini üstlenmiş durumda gibi görünüyor. Herkesin temsil edilme hakkı elbette var lakin açıkça var olan bir gerçeği görmezden gelip HDP’nin barajı geçmesi için oy verilmesi sizce ne kadar doğru ? Yorumlarınız için teşekkür ederim.
Saygılarımla…
Sn. Mehmethan Erduran,
Mesele HDP’nin barajı geçmesi için oy vermek değil; siyasi olarak bunu ben de doğru bulmuyorum. Ancak HDP’nin Türkiye genelinde barajı aşabilecek bir oy potansiyeli olduğu da bir gerçektir. Bu oylar daha önce başka yerlere kanalize oluyordu, bu seçimde işin rengi biraz değişiyor gibi görünüyor. HDP’nin temsil ettiği tabanın Meclis dışında kalması ise sorun yaratır.
Teşekkür ederim, saygılar…
Yorumunuz için teşekkür ederim.