En zoru böyle insanı dehşete düşüren saldırılar sonrasında düşüncelerinizi ortaya koymak için yazmaktır. Gerçi gündem oluşmadan bu konular kimin ilgisini çeker veya aklına gelir o da ayrıdır ya.
Batı bugünkü olgunluk seviyesine gelebilmek için tam bin yıl Avrupa’yı birbirine kattı. Yetmedi 1939 ile 1945 arasındaki yıllarda bütün dünyayı savaş alanına çevirdi.
Kısacası modern toplum, düşünce özgürlüğü, demokrasi gibi insanlığın bugün çok önem verdiği kazanımları yaratmak için bedel ödedi. Üstelik yaşayarak, deneyerek.
Kuşkusuz bütün bu deneyimleri gerçekleştirecek, Haçlı Seferlerinden bu yana bitmek tükenmek bilmeyen bir de maddi kaynağı vardı.
Her şey bir yana egemen unsurdu. İkinci sınıf insan muamelesi görmüyordu.
Tarihin her döneminde de Üçüncü Dünya Ülkeleri olarak andığımız coğrafyalarda yaşayan insanları sömürmüş, ikinci sınıf olarak görmüştü.
Peki, ikinci sınıf vatandaşları dünyayı nasıl algılıyor, görüyor?
Anlayış, hoşgörü, düşünce ve ifade özgürlüğü, demokrasi hayatı karşılıklı olarak eşit, aynı seviye yaşayan ve algılayanlar arasında gelişir, güçlenir; yaşar.
Taraflardan biri diğerine göre orantısız bir şekilde gelişmiş, büyümüşse orada bırakın eşitliği, orada fiziksel bir denge sorunu vardır.
Matematikte, fizikte ve kimyada bütün formüller bir denklem, eşitlik kurmak üzerine tanımlanmıştır.
Kuşkusuz dünyanın da kendisine göre böyle bir denklemi vardır.
Fikir vermesi bakımından şu sayısal veriyi yeniden paylaşalım.
Dünyanın en zengin kişilerinden biri olan Bill Gates günde 1 milyon dolar harcasa, servetini tam 218 yılda bitirebiliyor. (*) Kaynak: Gila Benmayor ? Hürriyet) İşte bu denklemdeki 218 yıl simgesel olarak modern dünya ile üçüncü dünya arasındaki farkı da gösterir.
Kimyada elementler birbirleriyle belli bir denge konumuna gelebilmek için sınıflanırlar, sıralanırlar.
Periyodik cetvelin özeti budur.
Soy gazlar hiçbir reaksiyona, tepkimeye girmeye ihtiyaç duymayan mükemmel forma ulaşmış elementlerdir. İşte gerçek bilgeler onlardır.
Kütlenin ve enerjinin korunumu yasası sadece fizik veya kimyanın değil, evrenin temel yasalarından biridir.
Uzatmayalım, denge ve eşitlik evrenin temel yasasıdır. Evrendeki bütün süreçler bir dengelenme, eşitlenme olana, mükemmel forma ulaşana kadar devam eder, edecektir. Hareketin özü de bununla bağlantılıdır.
Fenerbahçe ile Galatasaray belli bir rekabet dengesi çerçevesindedir. Bu nedenle tarafların birbirlerini kızdırmak için yaptıkları espri, karikatür, dalga geçme belli bir yere kadar kabul edilebilir. Çünkü bugün Fenerbahçe’nin kızdığı şey yarın Galatasaray için geçerli olacaktır.
ABD‘de Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasındaki rekabet de böyle bir şeydir.
Batı din, kilise sorununu 2000 yılda çözmüştür. Taraflar kendi aralarında süren 2000 yıllık savaşın ardından belli bir denge haline gelmiştir.
Modern dünya kendi içinde çözdüğü her denklemi dünyanın her tarafına uyarlamak, uygulamak istiyor.
Şöyle düşünelim.
Soma Faciasının yaşandığı günlerde bir madenciyi nükteden bir mizah, karikatür çizebilir miydiniz?
Bugün Charlie Hebdo saldırısında katliama uğramış çizerleri hicveden bir karikatür ne kadar anlaşılırsa işte üçüncü dünya ülkelerinde batı dünyasının ürettiği ürünler böyle yankılanıyor, tepki görüyor.
Karikatür nedir?
Belli bir düşünceyi mizah yoluyla vermek, değil mi?
Peki, merkezinde düşünce mi yoksa mizah mı var?
Bu ilişkinin birbirinden koparılamayacağını söyleyebilirsiniz, doğrudur ancak işin gülümseme boyutu çoğunlukla düşüncenin önüne geçer. Çünkü hedefte güldürmek vardır.
Çizdiğiniz, hicvettiğiniz unsura ait insanlar gülmüyor hatta acı çekiyorsa, yaptığınız şey bir de onların belki de tutunabildikleri tek dayanak, kutsalı ise ne olacak şimdi?
2000 yıl kilise ile yaptığınız savaş yetmedi 2000 yıl da diğer medeniyetler, inançlarla mı savaşacaksınız?
Bakın bu düşüncenin özgürleşmesine dair mücadele tarihini asla küçümsemiyorum, hepimiz o tarihin ürünüyüz, bu sayede düşünüyor, yazıyoruz.
Ancak o özgürleşme mücadelesinin aynı zamanda sömürünün, zenginlik transferinin, el koymanın, gasp etmenin, fakirleştirmenin de tarihi olduğunu asla unutmayacağız.
Çok değil son 10-15 yılda Afganistan’da, Irak’ta ölen sayısı milyonlarla ifade edilecek seviyelerdedir. Bu ölümlerin elbette bir karşılığı olacaktır. Çünkü oralarda bitmek bilmeyen savaş aynı zamanda fakirleşme, insanlığın yarattığı bütün birikimlerin yok olmasına neden olmaktadır. Artık demokrasi meselesi değil, hayatta kalma mücadelesidir.
Burada hoşgörü, özgür düşünce aranır mı?
Hepimiz felsefe eğitimi aldık, madde ile düşünce arasında nasıl bir ilişki olduğunu biliyoruz.
İnsanların düşüncelerini, davranışlarını belirleyen şeyin maddi ortamları olduğunu öğrendik.
Bugün dünyada şiddeti doğuran şeyin neler olduğunu da.
Dünyayı değiştirmek istiyorsanız şiddeti yaratan ortamın maddi şartlarını değiştirin.
Bunun için yazar, çizer, resmeden, fotoğraf çeken kişileri kullanmayın; dahası harcamayın. Onların gölgesi, karikatürüne, yazılarına, resmettikleri, fotoğrafladıklarına gizlenerek siyaset yapmayın.
Onların üzerinden kirli politikalar, yürüyüşler düzenlemeyin.
Görsel: Charlie Hebdo’nun son sayısından alınmıştır. Saldırıda hayatını kaybeden sanatçıların hatırasını selamlıyorum.
Reblogged this on macitbay and commented:
Dünyayı değiştirmek istiyorsanız şiddeti yaratan ortamın maddi şartlarını değiştirin…