“Kullanışlı Aptallık” günahını nasıl affettirebilir?


Günah çıkararak, bir özeleştiri yapıp, kendisinin de bir çeşit "kullanışlı aptal"olduğunu ima eden itiraflara , en azından kamuoyuna bir açıklama borcu olan Ümit Kıvanç da katılmış oldu. Kullanışlı aptal olmak bir insanlık suçu mudur? Kullanışlı aptallar ne yapmıştır? Kullanışlı aptal olmak nedir? Öncelikle bütün meyveleri bir sepete koymak anlamlı değildir. Çünkü beş parmak nasıl bir …

7 Haziran bir yarı-devrim midir?


Siyasette bazen coşku anlarında ilginç kavramlar kullanılabiliyor. Onlardan birini de Yalçın Küçük ortaya atmış ve 7 Haziran seçimlerinin sonuçlarını "yarı yarıya-devrim" olarak yorumlamış. Deniz Hakan: Yalçın Hocam, bir hafta oldu, seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Özetleyebilir misiniz? Yalçın Küçük: "Üçüncü Meşrutiyet" diyebilirim. Birincisi 1875-76, ikincisi 1908'dir ve şimdi 2015 yazındayız. "Yarı yarıya devrim" ya da eksik devrimdir, öyle …

Ahmet Altan’ın ayakkabılarının altında ne tür bir mesaj var?


Geçtiğimiz günlerde Ahmet Altan büyük bir cesaret örneği göstererek Mehmet Baransu'nun tutuklanmasından sonra "çoluk çocuğu bırakın, bu işin sorumlusu benim" diyerek ortaya çıkmıştı. Yazdıklarını burada detaylı olarak incelemiştik. (**) Ancak bir şeyi göremedik; atladığımız şeyi yine kendisi tamamlamış oldu. Ahmet Altan Hürriyet'in Pazar günü çıkan ilavesinde geniş bir röportajı daha yayınlandı. (*) Meselenin özü de …

Türkiye’de yeni “nihilizm”


"Yumurtasından çıktığı kabuğunu beğenmezmiş" diye deyim vardır. Doğrudur, belki de gelişimin motor güçlerinden, içgüdülerinden bir tanesidir bulunduğu konumu, şekli, ortamı, fikri, düşünceyi beğenmemek ve onu değiştirmek ideali. Hepimiz ergenlikte ailemizle çatışmaya girdik. Sonra büyüdük şimdi aynısını çocuklarımız bize karşı yapıyorlar. Farkını ortaya koymak bir varoluş sorunudur; özünde de geliştiricidir. Kuşkusuz bunu nasıl gerçekleştiriyor olduğunuz, hangi …

Yazarın “ilahi ateşle” yaratma telaşını anlamak


Radikal Kitap'ın son sayısında Semih Gümüş yazara yine ders vermek üzere bir yazı (*) kaleme almış. "Okuduğumuz romanları, öyküleri yalnızca hikâyesine bakarak, yani yüzeylerinde kalarak okumak, hiçbir zaman gerçekten okumanın yerine geçmez." Gerçekten okumak diye bir ayrım olduğunu bu cümlenin içinden anlıyoruz. Gerçekten okumak ile gerçekten yazmak arasında da gizli bir denge kurulmuş. Eğer fırsatını …