Türkiye’de yeni “nihilizm”


“Yumurtasından çıktığı kabuğunu beğenmezmiş” diye deyim vardır. Doğrudur, belki de gelişimin motor güçlerinden, içgüdülerinden bir tanesidir bulunduğu konumu, şekli, ortamı, fikri, düşünceyi beğenmemek ve onu değiştirmek ideali.

Hepimiz ergenlikte ailemizle çatışmaya girdik. Sonra büyüdük şimdi aynısını çocuklarımız bize karşı yapıyorlar.

Farkını ortaya koymak bir varoluş sorunudur; özünde de geliştiricidir.

Kuşkusuz bunu nasıl gerçekleştiriyor olduğunuz, hangi araçları ne şekilde ve oranda kullandığınız, neleri reddedip, yok saydığınız veya miras olarak kabul ettiğiniz belirleyicidir.

İnsanlık hep bir mirasa sahip çıkıp onun üzerine bir şeyler kurgulamak suretiyle belli bir şeyleri başarmıştır.

Reddedişler, radikal kopuşlar sıçrama yaratsa da özünde devamlılığı, bağlantıyı kopardığından zihinde ve bilinç koordinasyonunda da sorunlar yaratmıştır.

Öğrenmek bir süreçtir ve bilgiyi birbiriyle birleştirebilme, sentezini yapıp yeni bir seviyeye ulaştırarak işlevini yerine getirebilir.

Batı rönesansı, feodalizm karanlığına rağmen ve ona karşı varlığını ortaya koymuştur.

Bu aynı zamanda bilimin gerçeğini kabul ettirmesi, aklın ön plana geçmesiyle mümkün hale gelmiştir.

Akıl, irrasyonel feodal düzenin bütün enstrümanlarına karşı kendisini ispat sürecine girdiğinden karşıtlık, var olan her şeyi değiştirme, yok etme anlayışı radikal bir tutuma dönüşmüştür.

Bunun ister istemez bir felsefe yaratması kaçınılmaz olacaktır.

Hiç kuşku yok ki bu felsefeyi besleyen çok da güçlü ağır bir kapitalizm yaşanıyordu.

Kapitalizm insanları birey haline getirip, feodal bağlarından koparıyordu. Özgürleşen birey aynı zamanda içinde bulunduğu topluma karşı da bir varoluş mücadelesi verdiğinden kendi varlığının ayırt edici özelliğini belirtmeye, ortaya çıkarmaya zorlanıyordu.

Fırsat ve yararlar düzeni olan kapitalizmde fark yaratanlar her zaman sürüden uzaklaşarak zenginleşiyordu.

İşte nihilizme geldiğimiz yer burasıdır. Nihilizmin bütün tarihsel gelişim ve ortaya çıkma öyküsünü buraya sığdırma şansımız yok. Bütün detayları da veremeyiz; ancak gerçeği bir başka yönüyle ve güncelle bağlantısını kurarak değerlendirebiliriz.

Nihilizm temelde; hiçbir yere bağlı olmama, her şeyi bilimle açıklama, kurulu düzene hemen her yerde karşı olma, ahlaki değerleri, geleneği tanımama, gerekirse alay etme, sürekli bir yenidünya düzeni ütopyası ile yaşayıp onu da bir türlü cismani hale getirememe gibi bir felsefesi olan akımdı.

Yenidünya kurma ütopyası belki de bütün jenerasyonların ortak noktasıdır. Ancak tek farkla zaman zaman bu ütopyalar radikal bir sıçrama ve kopuşlar diğerlerinden ayrılır.

Nihilizm maddi ayağı çok zayıf, düşünce ve akıl tarafı ise oldukça güçlü bir akımdır. Temelde her düşüncede olduğu gibi iyi niyet bulabiliriz. Kurulu düzeni değiştirmek, sürekli evrimin devam etmesini sağlamak, daha iyi nasıl olur sorusunu sormak kadar insan doğasına uygun başka bir şey daha olamaz, belki de olmamalı demeliyiz.

Bugün ülkemizde yeni bir nihilizm akımının etkisi vardır.

Yeni nihilistler gerisini düşünmeden ve fazla da dert etmeden kurulu düzene savaş açmışlardır. Gerisini düşünmeden cümleciğini bilerek seçiyorum, rasyonel olmayan ya da disiplin altına alınamayan nihilist düşüncenin derdi öyle ya da böyle mevcut ahlaki, siyasi yapı, geleneğin tamamını değiştirme içgüdüsüdür.

Nihilizm yıkıcı bir gücü de içinde barındırır ve yıkmak her zaman daha kolaydır.

Bunun bir önceki yazımda altını çizmeye çalıştığım ego ile birleştiğinde nasıl bir güce dönüşüyor olduğunu zaten yaşayarak görebiliyoruz.

Türkiye‘deki yeni nihilist akımı bir arada tutan şey Türkiye’yi var eden temel bütün değerlere karşı olmaktır. Bu nihilist akımın paydada birleştikleri tek ortak arzu budur; birçoğunun payda tonla fikir ayrılığı, hedefleri farklı olabilir.

Yeni nihilistlerin ortak bir siyasi platformda buluşması da şart değildir. Sağ, sol, ilerici gerici, muhafazakar, ülkücü, modern. Bugün baktığımızda bu nihilizmin giderek herkesi etkisi altına aldığına şaşırarak şahit oluyoruz.

Batı ile aramızdaki fark açıldıkça nihilizmin radikal etkisi de artıyor. Çünkü aradaki farkı kapatmak daha büyük bir sorun haline geliyor ve kurulu olana karşı duyulan öfke ve beğenmeme duygusu artıyor.

Sorumluyu tespit ettiğinizde ondan kurtulma arzunuz da belirleyici hale geliyor.

Türkiye için bu aslında kendisine çok da yabancı olmayan bir tarihselliktir.

Birinci ve İkinci Meşrutiyet hareketlerinin özünde nihilist yeni Osmanlı fikir ve eylem adamlarını bulabilirsiniz.

Jön Türkler ve devamında bir cemiyet çatısı altında toplanmış İttihat ve Terakki Hareketi’nin içinde de bir Osmanlı nihilizmine rastlayabilirsiniz.

Onların yeni Osmanlı İmparatorluğu ideali devleti çökertmiştir.

Cumhuriyet de bir bakıma radikal kopuştur. Osmanlı’nın bütün kurumlarını yıkıp yerine modern bir devlet düzeni kurma çabasına girişmiştir.

Bugün adına artık rahatlıkla II. Cumhuriyet diyeceğimiz bir yeni Türkiye gerçeği ile karşı karşıyayız.

Detayda neyi kaçırıyor olduğumuz çok net ve ortadadır. Ancak her jenerasyon tarihten ders almaksızın aynı yıkıcılık, var olanı reddedip ondan kurtulma nihilizmiyle tekerrürü yaşamaktadır.

Her nesil kendi tragedyasını aslında geçmiştekinin alın yazısını modern araçlarla tekrar ettiğinin farkına varmaksızın bir sonrakine miras bırakmakta, miras sahibi onun içindeki öze değer vermeksizin, oradaki maddi zenginliği refahına, konforuna katarak iyi birer faydacı haline gelmektedir.

İyi bir antikacı olarak da ben de biriktirmeye devam ediyorum; bu konu da üzerinde düşünülecek ve yazmayı gerektirecek kadar önemli ve derinliğe sahiptir.

Giriş yapmış olalım.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: