Hiç kuşkusuz AKP 2002 yılında iktidar olduğunda bir çok entelektüel donanımdan yoksun bir örgüttü.
Ekonomik anlamda liberal politikaların hayata geçirilmesiyle ilgili detaylarda bile yeterince bilgi sahibi olmadığı bir gerçektir.
Bu nedenle de kendisinden daha donanımlı oluşumları, yapıları, örgütlenmeleri sürece dahil etmesi gerektiğini pragmatik olarak biliyordu, hissediyordu.
Aydınlarla kurduğu ilişki bu bağlamda değerlendirilmelidir. Her ikisinin de ortadan kaldırmak istediği ortak amaca yönelik işbirliğinden AKP’nin bile hayal edemeyeceği türde çok nitelikli bir üstyapı ürünü çıktı ortaya.
Birinci Cumhuriyete muhalif bütün düşünce adamları hangi amaca hizmet ettiklerinin farkına bile varamadan karşıt oldukları fikrin motivasyonuyla hareket ettiler, (en dramatik olanı da) ettirildiler.
AKP’nin bugün toplumun geniş kesimlerince demokrasi öncüsü olarak görülmesnin geri planında yatan gerçek bir bakıma bu pratiğin ürünüdür.
Dün AKP’nin değirmenine su taşıyanların bugün onun politikalarını eleştirenler olması özsüzlük, temelsizliktir.
Ve bir diğer ve çok önemli yardımcısı…
AKP iktidarının uzun süre teorik ve pratik anlamda en önemli örgütsel desteği Cemaat’ten aldığı da artık herkesin çok iyi bildiği bir başka gerçektir.
3 Kasım 2002’de AKP hükümeti teslim aldığında iktidara sahip olamayacak kadar deneyimsiz ve dağınıktı; kendi öz kadrolarından söz ediyorum.
Daha henüz bir senelik bir parti olmanın tecrübesizliği ile zaten herhangi devlet yönetme pratiği de yoktu.
Ancak Cemaat’in yetişmiş ve hatta çok önemli mevkilerde kendisine yer edinmiş nitelikli, becerikli bir adam gücü vardı.
Cemaat bu kadroları icraat için AKP’nin emrine verdi. Kuşkusuz karşılıklı bir ilişkiden söz ediyoruz. AKP devlet yönetme, hatta adam yetiştirme, örgütleme gibi konularda Cemaat’ten fazlasıyla ilham almıştır.
Cemaat de bu ortaklıktan devletin bütün kilit noktalarına yerleşerek karşılığını görecektir.
17 Aralık sürecinde ve 30 Mart seçimleri öncesinde devletin en gizli konuşmalarının deşifre olması Cemaatin gerçek gücünü ortaya koyan bir gövde gösterisiydi.
AKP bu gücü neredeyse son ana kadar kullanmasını bilmiştir.
Kendisine tehdit gördüğü bütün eski oluşumları bu yolla bertaraf ederek iktidarını mutlakiyete doğru dönüştürmüştür.
Ekonomik anlamda zaten belli bir altyapının üzerine rasyonalize olmuştu, bürokratik süreçleri ve işin teorik altyapısını da sürece dahil ettiği ortaklarıyla tamamlayarak bugünlere ulaşmıştır.
Artık ortada kendi kendisine yeten, giderek daha da büyüyen ilişkileriyle çok güçlü bir yapı çıkmıştır.
AKP bu gücü hissettiği için Cemaati de görüş ve inançlarına hiç bir zaman itibar etmediği sadece kullandığı aydınları da kısa sürede paylaşımın dışına çıkarmıştır.
Çok çarpıcı bir düşünme alıştırması vermek istiyorum; Ahmet Altan‘ın Taraf Gazetesi macerası ve oradan ayrılmasını bu sürecin içinde anlattıklarımızla bir araya getirerek düşününüz, kendinize sorular sorup cevaplarını arayıınız.
Taraf’ta hala yazmaya devam eden bir takım sol unsurlar acaba bu alıştırmayı yaparlar mı merak içindeyim.
AKP’nin artık liberal politikaları çok daha iyi anlatan kendi düşün adamları, aydınları vardır. Artık diğerlerine ihtiyacı kalmamıştır.
Kuşkusuz bürokratik anlamda da 12 yıl kendi kadrolarını yetiştirmek anlamında yeterlidir.
AKP’nin bundan sonraki süreciyle ilgili düşünmeye devam edeceğiz.
http://twitter.com/uzaygokerman