İleri görüşlü bir takım fütürist yazarlar geleceğin dünyasına dair geçtiğimiz ve bir önceki yüzyılda ilginç eserler yazdılar.
1984 bunun en bilineni ve popüleridir.
Güçlü devlet vurgusuyla vatandaşın attığı her adım izleniyor, ne yapıyor, ne düşünüyor, hatta cinsel ilişkiye girip girmediği takip altında tutuluyordu. Çünkü devletin bilgisi haricinde bir kadınla erkeğin bir araya gelmesi, ilişki kurması ve hatta plan program dışında bir çocuk yapması bile yasaktır.
Çağımız giderek bunu çok daha modern bir şekilde yakalayarak geliştirdi.
Devletin istihbaratının milyonlarca lira, dolar, Euro harcayarak yapmaya çalıştığı fişlemeyi aslında bizler kendi ellerimizle yapıyoruz.
Kullandığımız akıllı cep telefonları sayesinde günde kaç adım attığımız dahi biliniyor ve kayıt altına alınıyor.
Tamamen elektronik ortamda sakladığımız telefon rehberimiz sayesinde artık kimleri tanıyor ve onlarla ne sıklıkta görüştüğümüz çok basit bir veriye dönüşüyor.
Facebook dediğimiz sosyal platformda kişisel tüm verilerimizi veriyoruz. Bu siteye her gün düzenli olarak veri girişi yapıyoruz. Tanıştığımız kişiler, kavga ettiklerimiz, hayatımızdan çıkardıklarımız, sevgililer, gizli aşklar hepsi yine kayıt altına alınıyor.
Sahte hesaplarımız bile.
WhatsApp çok kullanılan ve müthiş bir istihbarat kaynağına dönüşebilecek kusursuz bir kayıt aracıdır.
Skype? Görüntünüzü, konuşmanızı bırakıyorsunuz ortama, kaydedilmiyor mu sanıyorsunuz?
Twitter bizim nasıl düşündüğümüzü, neye tepki gösterdiğimizin aynası gibidir.
Instagram ile kendimize dair bütün anların fotoğraflarını depoluyoruz.
Foursquare ile attığımız her adımı, bulunduğumuz yerleri işaretliyoruz.
Linkedin bütün profesyonel iş yaşantımızın özgeçmiş güncellemesi gibi duruyor orada.
Bir blog sahibiyseniz ve burada günlük yazılar yazıyor ve paylaşıyorsanız zaten kişisel anlamda her fikir ve düşüncenizi ortaya koyuyorsunuz demektir.
Sosyal güvenlik kurumuna kayıtlıysanız sağlık verileriniz, kullandığınız ilaçlar ortadadır.
Bugün en basit bir banka memuru bile girip sizin kredibilitenizi ölçebilir, ne kadar borcunuz var görebilir. Biraz uğraştırsa mevduatınıza da ulaşır.
Kredi kartı kullanıyorsanız harcamalarınızın yoğunluğundan bütün tüketim alışkanlıklarınız takip edilebilir hale geliyor.
Digiturk veya D-Smart sahibiyseniz günde ne kadar ve hangi kanaları izliyor olduğunuz, ne tür filmlerden hoşlandığınız, hangi spor dallarına ilgi duyduğunuz bilinir hale geliyor.
Bir kaçamak yapmak istiyorsunuz. Çok gizli bir yere gittiğinizi sanıyorsunuz değil mi? Yanılıyorsunuz. Telefonlarınızı evinizde bıraktınız, kredi kartı bile kullanmadınız değil mi? Ama ya otel kayıtları? Kameralar?
Kısaca hayatınız tamamen izlenebilir hale gelmiştir. Üstelik bütün bunları gönüllü olarak bizler yapıyoruz ve üstüne de para ödüyoruz.
Yani devletin ekstra bir kayıt tutmasına gerek kalmayacak bir ortam kurulmuş durumdadır.
Bırakın devleti, bugün sıradan bir kişi bile bu araçlardan herhangi birini kullanan biri hakkında araştırma yapıp bir fikir sahibi olacak durumdadır.
İşte biz buna modern yaşam diyoruz.
Sonra da kendi hayatımızı yaşadığımızı sanıyoruz.
Uğruna yaptığımız demokrasi, birey olma mücadelesi falan hikâyedir aslında.
Çok kolaylıkla manipüle edilebilecek, kullanılacak bir dünyanın içinde yaşıyoruz. Aslında bir matrix ve kendi kişisel seçimlerimiz olarak kullandığımız şeyler sanal bir ortamın bize sunduklarıdır.
Tek fark var biz bunları gönüllü yapıyoruz.
Muhalefet lideri Kılıçdaroğlu sanırım geçtiğimiz yüzyılda kalmış, dün grup toplantısında kimsenin farkında olmadığı bir şeyi ilan ediyormuş havalarıyla konuşuyor.
Biz oraları çoktan geçtik Kemal Bey, zaten gönüllü olmuşuz.
Artık buradan geri dönüş olamayacağına göre yapacağımız tek bir şey var, farkında olup, bütün bu araçları doğru kullanıp hayatımızı samimi ve dürüst, açık yaşamaya gayret göstermektir.
Mesela ben bunu yapıyorum.
http://twitter.com/uzaygokerman
Uzay Gökerman 