Bir devlet eğer çalışanının, üreteninin, emekçisinin, işçisinin evrensel nitelikteki bir günlük bayramına tahammül edemez, onun coşkusunu anlamaz, kabullenmezse, bir arada olma arzusunu yasaklamaya, yönetmeye çalışırsa orada toplumsal anlamda uzlaşmadan söz edemeyeceğimiz gibi demokrasi kavramı da içi boşalmış sıradan bir söyleme dönüşür.
1 Mayıs bu ülkede her zaman yasaklı oldu, kabullenilemedi, işçinin kendisine dair bayramı olmasına tahammül gösterilemedi.
Hep bir lütufmuş gibi sunulmaya çalışıldı.
1 Mayıs 1977’deki o görkemli Taksim kutlamasının kana bulanması bu zihniyetin bütün topluma karşı yaptığı enşiddetli tepkiydi; kalabalıkların üzerine hedef gözeterek ateş açılması Türkiye‘de yıllarca devam edecek o karanlık sürecin miladıydı.
Topluma karşı yapılan şiddet ve nefret Türkiye’de hiçbir zaman bu kadar net gösterilmemişti.
Taksim’de o gün canlarını verenlerin, sakat kalanların unutulması, hatıralarının anılmaması düşünülebilir mi?
Hangi silahlı güç, baskı, düşünce, söylem, bahane yaşananların üzerini örtebilir ki?
Tarihimizden silebilir?
Türkiye geçmişin bu en karanlık günüyle hesaplaşmasını yapmış mıdır? Gerçekler gün yüzüne çıkarılabilmiş midir?
Kendisine yönelmiş en ufak muhalif söylemi hakeret gören hatta bu söylem biraz kitleselleştiğinde arkasında olmadık şeyler arayan, darbe diye nitelendiren iktidar toplumun hafızasına kazınmış bu trajik olayı kalabalıkların unutmasını nasıl bekler, isteyebilir ki?
Oysa bu iktidarın kendisi değil miydi; 12 Eylül karanlığını yargılamak, en geniş demokratik talepleri yerine getirmek için referandumla anayasayı bile değiştirmeye soyunmuş olan?
Beş sene önce Taksim Meydanı’nı bu kutlamalara açan, 1 Mayıs’ı travmatik bir günden çıkarıp, bir eşik aşan, toplumsal barış adına önemli bir adım atıp, çalışanlara önemli moral ve güven veren iktidar hangi kaygı, düşünce, bilinçten hareketle Taksim Meydanı’nı kitlelere yasaklayan bu anlayışa geri döndü?
Meydanlara anlamı veren kalabalıkların davranış biçimi, orada olma arzusu, yarattığı geleneğidir.
Kalabalıklar demokrasi için sandıkla ölçülemeyecek başka bir anlama karşılık gelir.
Hiçbir irade onlara “şurada toplanabilirsiniz, burada olamazsınız” diyebilir mi?
Bugün her neye sahipsek, bunun içinde emekçinin, işçinin, çalışan alınteri, gücü, mesaisi vardır. 1 Mayıs bu değeri üreten sınıfların bir araya gelerek coşkuyla varlıklarını kutlama günüdür.
1 Mayıs’ı yasaklayarak demokrasiyi geliştirmeniz, büyütmeniz, geniş kitlelere yaymanız mümkün değildir.
Kalabalıklardan korkarak samimi olamazsınız.
Açın meydanları, kalabalıkların bu coşkusuna ortak olun!
Toplumsal uzlaşmanın biricik yolu Taksim’den geçer!